İsrail için başka kaçan fırsatlar
Kritik dönemeçlerde farklı kararlar alınsaydı bugün sonuç bambaşka olurdu ve yüzyıllık rüyaya ağıt yakmak zorunda kalmazdık
Lütfen abone olun; lütfen paylaşın
Adresi kopyalayıp ( _↑_ Copy Link) WhatsApp grubunuza gönderebilirsiniz.
-+-+-+-+
İki hafta önce, Herzl'in, neredeyse iki bin yıldır ilk kez Yahudilerin yöneteceği bir ülke kurma karşılığında Osmanlı maliyesine yardım etme talebini Baron Rotschild kabul etmiş olsaydı, tüm yirminci yüzyılın ne kadar farklı olabileceğini sormuştum.
Ne yazık ki ne Rotschild ne de Padişah, Herzl'e güvenmedi ve farklı bir yola gidildi.
-+-+-+-+
Bugün Suriye, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan ve Filistin olarak bilinen topraklar, 1. Dünya Savaşı'ndan önce Osmanlı yönetimi altındaydı. Yahudiler Filistin topraklarına savaş öncesinden göç etmeye başlamıştı. Herzl, bu göçü “sömürgecilik denemesi” olarak nitelendirip sıcak bakmazdı. Yahudilerin bir ülkeye kademeli olarak sızmasının kötü sonuçlanacağına, çünkü bunun eninde sonunda yerli halk ile göçmen Yahudiler arasında bir çatışmaya yol açacağına inanırdı. Tarih onun öngörüsünü kanıtladı.
Herzl'in uyarılarına rağmen Filistin'e Yahudi göçü savaş öncesi ve savaş sırasında da devam etti.
1917'de Balfour Deklarasyonu, Mekke Emiri Şerif Hüseyin'e daha önce verilmiş İngiliz vaatleri varken, aynı Filistin’i bu sefer "Yahudi halkının ulusal evi" olarak dünya Yahudilerine vaat ediyordu. Bu bölgede bağımsız devletler kurulmasına ön ayak olmaktan ziyade yerliler birbiriyle didişirken Süveyş Kanalı'nı kolayca kontrol etmeyi amaçlayan bu İngiliz siyaseti, onlarca yıldır devam edecek çatışmalara zemin hazırladı.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fsubstack-post-media.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F17e90817-e68f-4329-b3b3-311e95b75c54_600x790.jpeg)
1920'ler kaçırılmış bir fırsattı İsrail için. Savaş sonrası göçler ve Arap devletlerinin yeni ortaya çıkıyor olmaları, o günlerde bir Yahudi devletinin daha kolay kabul edilmesine olanak tanımış olabilirdi. Ancak bölgedeki İngiliz çıkarları bu olasılığı göz ardı ederek farklı halkları bir arada kontrol etmeyi gerçek bir devlet inşasına yeğledi.
-+-+-+-+
Hızlı ileri saralım 1947 Holokost sonrasına: BM'nin Filistin’i iki ayrı Yahudi ve Arap devletlerine bölüştürme planı Yahudi cemaati tarafından kabul edildi, ancak Arap devletleri ve Filistinli Araplar tarafından reddedildi. İsrail'in 1948'de bağımsızlığını ilan etmesi üzerine, Arapların derhal askeri müdahalesiyle karşı karşıya kalması, uzun süreli bir çatışmanın başlangıcına işaret ediyordu.
İlginçtir ki, Arap devletlerinin 1948'de İsrail'e karşı hızlı seferberliği, eski sömürgeci güçlerin etkisine ilişkin sorular sorduruyor. Pek çok Arap devletinin İngiliz etkisi altında olduğu veya yeni bağımsızlığını kazandıkları bir dönemde, İngilizler öyle istediği takdirde onların eylemlerinin farklı olması beklenebilir ve potansiyel olarak tarihin gidişatı değişebilirdi.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fsubstack-post-media.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2Ff7062b3e-1aea-46c4-9829-dfc2f71471ec_912x328.jpeg)
Uzlaşma fırsatları 1948 sonrasında da devam etti. Bence o dönemde asıl olan İsrail devletinin tutumu idi. İsrail liderleri ülke içindeki Filistinlileri kendi vizyonları içinde görmeyi arzulamış olsalardı, onlara yakınlaşsalardı, komşu Arap ülkelerinin düşmanlığını sürdürmeleri daha zor olabilirdi. Ne yazık ki bu kapsayıcı yaklaşım izlenmedi.
David Ben-Gurion ve Golda Meir gibi ilk İsrailli liderler, Orta Doğu'da ilerici bir örnek oluşturacak bir devlet tasavvur ettiler. Ancak gerçek farklıydı. Tony Judt gibi ziyaretçiler örtülü bir ayrımcılığın, bölünmeler arasında köprü oluşturabilecek bir entegrasyon şansının kaçırıldığının farkına vardılar.
"(in my seven week stay in 1963) I never met an Arab: left-wing kibbutz movements avoided employing Arab labor … I do recall wondering why I never saw an Arab in the course of my lengthy kibbutz stays, despite living near the most densely populated Arab communities of the country." (Judt, 2003, p 107)
Hiç bir Arapla tanışmadım: solcu kibutz hareketleri Arap emeğini kullanmaktan kaçınıyordu… Ülkedeki en yoğun nüfuslu Arap topluluklarının yakınında yaşamama rağmen, kibutzda kaldığım süre boyunca neden tek bir Arap görmediğimi merak ettiğimi hatırlıyorum.
1967 savaşının ardından İsrail'in tutumlarındaki değişim ve uzlaşma fırsatlarının kaçırılmasıyla ilişkiler daha da gerildi. Batı'nın Holokost sonrası İsrail'i eleştirme konusundaki isteksizliği ve İsrail'in kendi yanılmazlığına olan inancı bu sorunları daha da artırdı.
7 Ekim olayları ve İsrail'in tepkisi, barışçıl bir çözüme yönelik kaybedilen bir şansın daha altını çizdi. Daha önce yazdığım gibi, İsrail Gaza’ya saldırmadan önce biraz daha düşünüp, uluslararası bir koalisyon arasaydı şiddet döngüsü kırılabilirdi ama bu yol izlenmedi.
Özetle, Arap-İsrail ilişkileri bir dizi kaçırılan fırsat nedeniyle içinden çıkılmaz hale geldi. Bu gidişin sonu yok bence. ROGUE Çağı'nda, değişen küresel manzarayla birlikte, 20. yüzyılın eski yöntemleri artık yeterli olmadığından İsrail, sürdürülebilir bir gelecek için yeni stratejiler ve yeni müttefikler aramak zorunda.
References
Shavit, Ari (2013). My Promised Land: The Triumph and Tragedy of Israel . Random House Publishing Group. Kindle Edition.
Judt, T. (2003). Israel: the alternative. New York Review of Books, 50(16), 8-8.
Kısa Kısa
-+-+-+-+
Yepyeni bir enerji depolama teknolojisi
Power Magazine, 12 Aralık 2023, Darrell Proctor
Fourth Power, MIT tarafından geliştirilen yüksek sıcaklıklı termal enerji depolama sistemini ticarileştiren Boston merkezli bir şirket. Geçen ay, San Francisco merkezli DCVC liderliğindeki bir konsorsiyumdan 19 milyon dolar yardım aldı. Konsorsiyum içinde 2015 yılında Bill Gates tarafından kurulan Breakthrough Energy Ventures (BEV) da var.
Eğer bu teknoloji, istenilen ölçekte çalıştırılabilirse, utility-scale enerji depolama uygulamalarında Hidrojene yer kalmayacak.
Şirketin kurucusu MIT Makine Mühendisliği Profesörü Asegun Henry'miş. Konsept basit: İhtiyaç fazlası elektriği kullanarak tecritli grafit blokları çok yüksek sıcaklıklara (2400°C'ye kadar) ısıt. Bunun için, grafit bloklar arasında ergimiş kalay (Sn) sıvısı dolaştırılıyor. Termal enerji, istenildiğinde, termofotovoltaik hücreler kullanılarak tekrar elektriğe dönüştürülüyor.
Profesör Henry'nin 2021 tarihli bir Nature makalesine göre, 1900 ila 2400°C arasındaki sıcaklıklarda TPV hücrelerin verimliliği 40% imiş. Yani, grafitten aldığı ısının yüzde 40 ını elektriğe dönüştürüyor. Sıvı kalay dolaşımıyla ilişkili kayıplar nispeten düşük olacağından, 40% TPV verimliliği, yaklaşık %40'lık bir gidiş-dönüş verimliliği anlamına gelir. Bu rakam, GE türbinlerinden birini hidrojene dönüştüren Duke Energy için bildirdiğim gidiş-dönüş verimliliğinden iki kat daha yüksek. Üstelik öngörülen maliyet de çok düşük. Yukarıda adı geçen Nature belgesi, birim enerji başına sermaye maliyetinin (CPE) kWh başına 10 ABD Dolarından az olacağını öngörüyor. Bu rakamlara göre, eğer bu teknoloji, 19 milyon dolarlık desteğin amaçladığı gibi yüksek kapasitede kanıtlanabilirse, utility-scale enerji depolama uygulamalarında Hidrojen umudu artık yok olacak demek. Bu yazılarımda da anlattığım gibi teknoloji gelişimi açısından çok baş döndürücü dönemlerden geçiyoruz.
-+-+-+-+
Altı ülke vatandaşlarından Çin artık vize istemiyor
Zichen Wang on Substack, Pekingnology, 28 Aralık 2023
24 Kasım 2023'te Çin Dışişleri Bakanlığı, şu altı ülkeye özgü tek taraflı vize muafiyeti kararı alındığını açıkladı: Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya ve Malezya. Defalarca Çin’e gidip geldiğim için biliyorum. Çin'e giriş vizesi almak zor değil ama hantal bir süreç ve zaman alıyor. Bu yüzden, ileride Avustralya da bu listeye dahil edilir diye umuyorum.
Bu politika değişikliğinin nedeni turizmi canlandırma arzusu imiş haberi okuduğum kaynağa göre. Çin'in şu anda 77,1 milyar ABD doları olan turizm geliri, GSMH’nın yalnızca %0,5'i imiş. Diğer ekonomilerle karşılaştırıldığında nispeten düşük bir rakam. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde turizm geliri milli hasılanın %1,05'ini, İngiltere'de yaklaşık %2'sini, İtalya'da %2,38'ini, Fransa'da %2,43'ünü, İspanya'da %7'sini ve Tayland'da %10'unu oluşturmakta imiş.
Aşağıda görüldüğü gibi, Malezya hariç diğer beş ülke şu anda Çin’e en fazla turist gönderen ülkeler arasında değil. Avustralya bile 25 milyon nüfusu ile 83 milyonluk Almanya’dan daha fazla turist gönderiyor. Herhalde vize kalkarsa gelirler diye düşünülmüş.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fsubstack-post-media.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F0a6016ea-ce73-4da9-8910-ec49ffde7753_900x1201.jpeg)
You Tube videosu
-+-+-+-+
Aşağıdaki YouTube videosu IQ'su 228 olan Teksaslı bir kadın hakkında. Ancak bu videoyu seçmemin esas nedeni kadının üniversite profesörleriyle Monty Hall probleminin doğru cevabı hakkında yaptığı tartışma, daha doğrusu üniversite profesörlerinin ukalalığı ve sonraki mahcubiyetleri. Adını 1960'larda popüler bir ABD yarışma programının sunucusundan alan Monty Hall problemi, ilgi çekici bir olasılık bulmacası. Bu senaryoda yarışmacı üç kapıyla karşı karşıyadır. Bir kapının arkasında imrenilen bir ödül, mesela bir otomobil varken, diğer iki kapı ardında bir şey yok.
Bu senaryoda, yarışmacı 1 Numaralı Kapıyı seçer. Her kapının arkasında ne olduğunu bilen sunucu, 2. Kapıyı açar. Ardında bir şey olmadığı görülür. Bu noktada yarışmacıya bir seçenek sunulur: ya ilk seçtiğin 1. Kapıda kal, ya da 3. kapıya değiştir tercihini. Soru şu, eğer yarışmacı tercihini değiştirirse araba bulma şansı azalır mı, artar mı, yoksa aynı mı kalır?
Bu blogun takipçileri cevabı tabii ki kendi kendilerine tahmin etmişlerdir cevabı ama sağlamak isterseniz videoyu izleyin.:
Monty Hall sorusu bir yana, Marilyn vos Savant gerçekten müstesna bir kadınmış videodan anladığıma göre.
-+-+-+-+
Günlük
Pandemiden önce aralık ve ocak aylarını İstanbul'da geçiriyorduk. Bu nedenle Brisbane'de yaz sıcaklarına kalmazdık. Geçen son üç yaz aşırı sıcak yapmadı. Bu sene felaket. Çok sıcak ve değişken bir hava var. Çoğu zaman gün masmavi bir gökyüzü ile başlıyor ve sıcaklıklar 40° ye yaklaşıyor öğle vakti. Akşama doğru bulutlar toplanıyor ve ardından şiddetli rüzgar eşliğinde kova kova boşanan yağmur. Son 10 gün böyle idi.
Kayınbiraderim Faruk üç ev yaptırıyor arsasına. İkisini aşağıda görüyorsunuz. Üçüncünün betonu yeni döküldü, yalnızca köşesi gözüküyor alt sağ köşede. İnşaat kısa süre önce bitti ve binalar kapandı. Geçen haftaki fırtınalardan sonra, evlerde bir sıkıntı olmadığından emin olmak için gittik beraber inceledik.
Müteahhit firma hala şantiyedeyken, yaptıkları evin kötü hava koşullarına dayanıklılık özelliklerini test etme şansını yakalamak iyi oldu. Her iki binayı da detaylı bir şekilde kontrol ettik. Her şey yolunda. Hiçbir yerde tek ıslak nokta yok.
-+-+-+-+
Pascal Hagi
Geçen gün Hagi omzuma uçtu ve kulağımın içini yalamaya başladı. Fırsat buldukça yapar. Pascal kulak kirime düşkün değil ama beni Hagi'yi daha çok önemsiyor gibi görürse kıskanıyor. Hagi kulak kanalımı diliyle karıştırırken Pascal uçtu gelip kulak mememi ısırdı. Kanayacak kadar sert ısırmamıştı ama çok acı verdi. İkisini de kafeslerine soktum ve kapılarını kapattım. Aşağıda Pascal'ın tövbe ettiğini duyuyorsunuz: "No biting... no biting".
Kitap
-+-+-+-+
Richard Osman’dan iki polisiye roman okudum.
Richard Osman, bir BBC yapımcısı ve sunucusu. Perşembe Cinayet Kulübü (Thursday Murder Club) onun ilk kitabı. Fail-i meçhul cinayetleri araştırmak için her hafta bir araya gelen bir huzur köyünün dört sakini etrafında dönüyor. Konu standart ama karakter açıklamaları ve mizah mükemmel. Belki de Emekli Köyü çağına yaklaştığım için hoşuma gitti. Kitapta tasvir edilen emeklilik köyü, emekli olmak için gerçekten iyi bir yer gibi görünüyor. Yi, kinci kitabın daha iyi olduğunu söylediği için onu da okudum. Yi haklıymış.
Mystery Club üyeleri bir birinden ilginç karakterler. Elizabeth eskiden İngiliz İstihbaratı elemanıymış; Ron, Britanya işçi hareketinin her büyük başarısızlığında ezilen sınıf temsilcisi olarak sahne almış bir eski eylemci; İbrahim Arif Mısırlı bir göçmen ve başarılı bir psikiyatrist. Dördüncü eleman, Joyce, sıradan bir ev kadını gibi gözüküyor ama onun da başka marifetleri var.
Kitaplardan bir kaç alıntı:
After a certain age, you can pretty much do whatever takes your fancy. No one tells you off, except for your doctors and your children. The Thursday Murder Club, p 18
(Belli bir yaştan sonra canın ne isterse onu yap. Doktorlar ve çocukların dışında kimseyi ırgalamaz.)Many years ago, everybody here would wake early because there was a lot to do and only so many hours in the day. Now they wake early because there is a lot to do and only so many days left. The Thursday Murder Club, p 42.
(Yıllar önce erkenden uyanırdık çünkü yapacak çok şey olurdu ve günde saatler sayılıydı. Şimdi yine erkenden uyanıyoruz çünkü hala yapacak çok şey var ve kalan günler sayılı.)‘Some people in life, Sue, are weather forecasters, whereas other people are the weather itself.’ The Man Who Died Twice, p. 198.
('Sue, hayattaki bazı insanlar hava durumu tahmincisi, diğerleriyse havanın ta kendisidir.')‘You must die before your children, of course, because you have taught them to live without you. But not your dog. You teach your dog only to live with you.’ The Man Who Died Twice, p. 8.
(Elbette çocuklarından önce ölmelisin çünkü onlara öğrettin sensiz yaşamayı . Ama köpek öyle değil. Köpeğine yalnızca senleyken yaşamayı öğretirsin.)
Bir fikir sahibi olabildiniz herhalde. Okunması kolay, ‘yaşam koçu aforizmaları’yla dolu, güzel kitaplar.
Zika İstatistikleri
Zika istatistiklerini toplamayacağım artık. Üç hafta önce bir Japon fırıncının işi devralmasının ardından, yeni ekşi mayalı çavdar her hafta aynı şekilde geliyor. Kalite açısından Bay Zika'nın pişirdiğinden daha hamurlu. Kötü değil ama eskisini aratıyor. Yine de şu anda etraftaki en güzel ekmek.
Maalesef, dün yine ısırdı. Tek başına iken hiç ısırmazdı ama Hagi ile beraber iken haleti ruhiyesi değişiyor. Alıştım artık.
Teşekkürler Halim'cim, sonunda Pascal'ı imana getirmişsin. :)
Bunu söylemeyi öğrendikten sonra tekrar ısırmayı denememiştir inşallah.