Suriye'de olan biten ve olabilecekler
İngilizce versiyonu Pazar günü yayınlandı. Olaylar çok hızlı gelişti ama yazıdaki ana tezler hala geçerli. Sadece Suriye değil, Erdoğan da yeni bir döneme giriyor.
Lütfen abone olun; lütfen paylaşın.
Abonelik bedava. Reklam falan da yok burada. Yani bana para getirmeyecek ama abone olarak şevkimi arttıracaksınız. Manevi desteğinizi esirgemeyin.
-+-+-+-+
Sadece kendi kendime de konuşuyor olsam, diyalog formatında yazmak daha keyifli.
Ben yazımı bitirene kadar Esat rejimi bitti.
Züccaciye dükkanlarında bazan şöyle levhalar görürsünüz, ‘Kırarsan mal senindir’ gibi. Suriye’yi Türkiye kırmadı ama onarma görevi Türkiye’ye kaldı gibi. Erdoğan ve Fidan’ı zahmetli günler bekliyor.
Avatarım Milah, gelecekten aradı, o da neymiş derseniz, buradan okuyun.
Halim: Sen varsan, ben de dijital avatarım çıkana kadar yaşarım demek. Öyle mi?
Milah: Belki... Gelecek kesin değil. Sadece geçmiş değişmez.
Halim: Peki, eskaza ben yarın ölürsem sana ne olur?
Milah: Avatarının yer aldığı tüm gelecek zaman çizgileri yok olur.
Halim: Yani sen yalnızca bir olasılık mısın şu anda? Schrödinger'in Kedisi gibi?
Mılah: Evet.
Halim: Ama benimle iletişim kurabiliyorsun.
Milah: Kesinlikle. Aslında, bir olasılık olduğum için geçmişle konuşabiliyorum. Muhtemel gelecekler olup bitene kadar bir olasılıklar bulutu olarak kalır. Olay gözlemlendiğinde, bulut tek bir noktaya dönüşür. Ben bir olasılık olduğum için seninle konuşabilirim ama sen kendi geçmişinle konuşamazsın. Sen gözlemlenmiş bir olaysın. Gerçeksin yani. Geçmişle iletişim paradoks yaratabilir.
Halim: Senin için de aynı şey geçerli değil mi?
Milah: Yaratılma işlemimi iptal eden bir süreci tetiklersem, yok olurum. Bu bir paradoks değil, çünkü henüz gerçekten var olmuş değilim zaten.
Halim: Neyse, ana konuya geçelim. Gelecekten bakınca, Suriye'de olup bitenlerin nedeni ne sence?
Milah: Böyle karmaşık olayların bir çok nedeni olur ama özellikle ABD ve İsrail için esas motivasyonun ABD askeri varlığının olmadığı bir gelecek Ortadoğu'da bir bşına kalacak İsrail'in güvenliğinin sağlanması olarak görüyorum.
Halim: Niçin böyle bir ihtimal var ki? ABD Ortadoğu'dan neden çekilsin?
Milah: Dünyanın her yerinde bulunmanın maliyeti çok yüksek. ABD artık eskisi kadar zengin değil. Güçlerini konsolide etmesi ve yalnızca Pasifik ve Çin'e odaklanması gerekecek bir geleceğe hazırlanmak zorunda.
Halim: Peki durum böyle ise gerçekten, ABD, neden hala İsrail'i koruma kollama çabasında?
Milah: Mantıklı bir nedeni yok. İsrail ABD için önemli bir stratejik değer değil ama İsrail lobisi ABD siyaseti üzerinde etkili.
Halim: Suriye'nin parçalanmasının İsrail'in güvenliğine faydası ne olur?
Milah: Günümüz Ortadoğu'sunda İsrail'e yönelik tek gerçek tehdit İran. Ancak İran, İsrail'e ancak Hamas ve Hizbullah aracılığıyla zarar verebilir. Suriye, bu örgütlerin İran'dan silah aldıkları koridor. Hafız Esad İran’ı engelliyordu ama Beşar Esad bunu beceremedi. Esad İran'ı durduramıyor. ABD ve İsrail, Suriye'nin İran'a direnebilecek birisi tarafından kontrol edilmesini istiyor.
Halim: Kim bu?
Milah: Ben baktığımda, muhtemel iki yol görüyorum:
(a) Kürtler tarafından kontrol edilen yekpare bir kuzey Suriye.
(b) Veya aşağıdaki taslakta olduğu gibi kuzeybatıda Türkiye'nin kontrolünde bir Sünni devleti ve kuzeydoğudaki Kürt bölgesinin kendi devleti haline gelmesi,
Olayların hızına yetişecek kadar hızlı yazamadım. Şu anda Damascus (Şam) rejimi diye bir şey kalmadı. Ama aşağıdaki diğer argümanlar hala geçerli bence.
Her iki ihtimalde de, İdlib'deki cihatçılar Esad'ı güneye doğru itiyor. Eğer Esad rejimi ayakta kalabilseydi, bu senaryoda, Kürtler, ABD ve İsrail'in desteğiyle cihatçıları ortadan kaldıracaktı.
Halim: İki bölgeli Suriye senaryosunu kim zorluyor?
Milah: Türkiye. Ne İsrail, ne ABD tamamen sünni güçlerin kontrolünde bir Suriye istemiyor. Türkiye’nin amacı da bu değil. Kürtlerle barışacaklar, en azından Suriye’deki Kürtlerle.
Hay'at Tahrir el-Şam (HTS) hamlesi başlamasından yaklaşık bir ay önce, Erdoğan'ın küçük ortağı Devlet Bahçeli, Kürtlerle bir uzlaşmaya varacağını açıklamıştı. Bunun şartları şuydu:
(a) PKK Türkiye'deki silahlı mücadelesine son verecek.
(b) Türkiye, Suriye'deki Kürt vilayeti Rojava'yı meşru bir varlık olarak tanıyacak
AK Parti içinde tartışma yarattı bu öneri. Erdoğan reddetmedi.
Halim: Ama desteklemedi de.
Milah: Kürtlerle uzlaşmanın bir sonrası, Erdoğan'ın, Suriye'deki cihatçı çeteleri kontrol altına alması demek. Erdoğan henüz bu konuda karar vermedi. ABD ve İsrail, cihatçıları Esad'a karşı bir araç olarak kullanır ama İsrail'in yanında onları egemen bir devlet olarak görmek istemez.
Esad güçleri itildiğinde birilerinin cihatçılarla ilgilenmesi gerekiyor. Eğer Kürtler doğuda tutulacaksa Erdoğan'ın cihatçıları kontrol altına alması gerekecek. Hem Kürtlerle savaş halinde iken hem bunu yapmak zor olur.
Halim: Bu Erdoğan için zor bir seçim. Ortadoğu'daki İslamcı gruplarla olan köprülerin yakılması anlamına gelebilir. AK Parti içindeki tartışmalar sebepsiz değilmiş.
Milah: Bu teklifin 22 Ekim'de yapılması ilginç. O zamanlar Trump'ın kazanması muhtemel görünüyordu. Türkler Demokratlara ya da Biden yönetimine güvenmiyor. Ancak Trump'la pazarlık yapabileceklerine inanıyorlar.
Halim: Bu konuyu 22 Ekim'de gündeme getirmek, Bahçeli'nin muhtemelen 2025 Baharı taarruzunu planladığı ancak HTŞ'nin rol çaldığı anlamına gelebilir mi?
Milah - Hakan Fidan’ın Pazar gecesi yaptığı basın toplantısında, Türkiye olaylara hakimmiş gibi gözüküyordu. Harekatın öne alınması için başka bir neden vardı belki.
Halim - Peki ya Rusya?
Milah: Putin statükoyu tercih ederdi. En azından Esad’ın güneyde kalmasını ve Tartus'un Esad kontrolünde kalmasını ister sanırdım. Ama duruma razı oldu. Belki üç bölge Suriye ABD-Türkiye-İsrail planı idi. Rusya işler bu aşamaya geldikten sonra o oyunu oynamak istemedi. Alsın sizin olsun, tahrip eden sizsiniz onarma mesuliyeti de size ait dedi ve çekildi. Ya da ben zaten Ukrayna ile zor başa çıkıyorum bir de sizinle mi uğraşacağım dedi.
Halim: Olaylar çok hızlı ilerliyor. Erdoğan'ın stratejisini çok hızlı bir şekilde oluşturması gerekiyor.
Milah: Öyle görünüyor ki, Türk elitleri arasında bir konsensüs zaten oluştu gibi. Eğer Erdoğan bu konsensusa uyarsa, 20. yüzyılın sonundaki İslamcı köklerinden, 21. yüzyılın ortalarında geleneksel, muhafazakar bir Türk siyasetçiye dönüşümünü tamamlanmış olur.
Halim: Peki ya cihatçı çekirdeğe karşı harekete geçme kararını veremezse?
Mılah: O zaman başka birinin bunu yapması gerekir (Kürtler değil, onlar için henüz çok erken). Bu aynı zamanda Erdoğan için de sonun başlangıcı olur.
Son Not : Pazar sabahı Şam düştü, Esad Rusya’ya kaçtı. Durumu kontrol etme rolü Türkiye'ye ait gibi. Bu, Erdoğan rejimi ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan için bir sınav olacak.
İlave Bilgiler
ABD'nin mali sıkıntılarla artık dünyanın her köşesine yetişemediğini ve Ortadoğu'dan ciddi anlamda çıkmayı düşündüğünü görmeden neler olduğunu anlayamazsınız.
Bazıları itiraz edecek, biliyorum. Çoğu itiraz benim yaşımdaki insanlardan gelir bence. Biz, ABD hakimiyetindeki bir dünyada büyüdük ve ABD'nin ilk başta Birleşik Krallık, sonra Almanya, Japonya, Sovyetler Birliği gibi küresel rakiplerini nasıl saf dışı ettiğine şahit olduk. Ayrıca ABD'nin çeşitli nedenlerle vurarak mahvettiği sayısız küçük ülke gördük. Bazıları, Chris Hedges'in son Substack gönderisinde zikrediliyor. Geçmiş, biz yaştakileri, ABD'nin her şeye kadir olduğuna inandırdı. ABD yalpaladığı zaman bile ‘hikmetinden sual olmaz’ diyoruz. Ancak geçmişte diğer tüm imparatorlukların başına geldiği gibi, ABD'nin gücü de zirveye ulaşmış olabilir. Bunun sosyal, kültürel ve ekonomik göstergeleri var. Bazıları aşağıda.
https://fred.stlouisfed.org/series/GFDEGDQ188S#
Bu grafik ABD federal hükümetinin borcunun GSYH'ye oranını gösteriyor.
Aşağıdaki grafik ABD ulusal borcunun faiz ödemelerini göstermektedir.
https://fred.stlouisfed.org/series/A091RC1Q027SBEA#
Aşağıdaki grafik ABD bütçe dengesini göstermektedir. Borca ilişkin faiz ödemeleri ve askeri harcamaların diğer tüm ulusların toplamından daha yüksek olması bütçe dengelemesini zorlaştırıyor.
https://fred.stlouisfed.org/series/M318501Q027NBEA#
Aşağıdaki tablo ABD askerlerinin kalıcı olarak varlık gösterdiği ülkeleri gösteriyor. Dış ülkelerde hizmet veren asker sayısı Haziran 2024 itibarıyla 165.830 imiş; bu, tüm ABD askeri personelinin %13'üne tekabül ediyor. ABD, dünyanın her tarafına mal satarken, ticaret yollarını açık tutan bu askerler ABD için ek değer yaratıyordu ama şimdi dünya pazarlarında Çin ABD yi geçti ama güvenlik faturası hala ABD’ye çıkıyor.
https://www.statista.com/chart/8720/where-us-troops-are- Based-around-the-world/
Son olarak, aşağıdaki grafik bazı ülkelerdeki petrol üretiminin tarihsel değişimini göstermekte:
ABD'nin petrol arzının güvenliği için Orta Doğu’da kalmasına gerek yok yani.
-+-+-+-+
Kısa Kısa
Güney Kore’de Sahnelenen Komedi
“Hegel dünya tarihindeki tüm büyük olay ve şahsiyetler deyim yerindeyse iki kez ortaya çıkar demişti. Şunu eklemeyi unutmuş: İlkinde trajedi, ikincisinde ise komedi.”
K Marx, Louis Bonaparte'ın Onsekizinci Brumaire'i (1852)
Savaştan sonra Güney Kore birbirini takip eden askeri cuntalar tarafından yönetildi. Hepsi acımasızlıklarına mazeret Kuzey’den gelen tehlikeyi bahane gösterdiler: Sayısız muhalif öldürüldü. 2024 Nobel Ödülü sahibi Hang Kang, Gwangju'daki mezalim hakkında : İnsan Eylemleri kitabını yazdı. Hatırlarsanız, geçen ay incelediğim kitap bu.
Bu trajik geçmişe karşı, geçen ay, Başkan Yoon'un orduyu kullanarak Kuzey Kore casuslarısınız diye suçladığı muhalefeti bastırmaya yeltenmesi sdece komikti.
Bu yazıya hazırlık yaparken öğrendim: Güney Kore kendi askeri kuvvetleri üzerinde egemenlik kontrolüne sahip bir ülke değil. ABD ve Güney Kore kuvvetlerinin savaş zamanı birleşik askeri operasyonlarını denetleyen bir Birleşik Kuvvetler Komutanlığı (CFC) ve bunun da başında bir ABD generali var. Ama bu ancak savaş sırasında demeyin, Kuzey Kore'yle Güney Kore arasında silahların suskunluğunu sağlayan tek şey bir ateş kes anlaşması. Barış anlaşması imzalanmadı. Yani ülke 1953'ten bu yana savaş halinde denebilir.
ABD ordusuyla olan bu göbek bağı nedeniyle Başkan Yoon'un Amerikalılara danışmadan bir darbe girişiminde bulunacağını hayal etmek zor. Kafam karışıyor.
Grok’un diğer LLM lerden farkı
Elon Musk'un yapay zeka şirketi xAI, 100.000 tane NVIDIA H100 GPU'sunu (Grafik İşleme Birimleri) bir arada kullandığını açıkladı. OpenAI, Meta, Google ve Microsoft gibi şirketler, modellerini eğitirken kaç GPU kullandıklarını kamuya açıklamıyorlar.
Yakın zamanda yayınlanan All-In Podcast bölümünde konuk Gavin Baker, sektördeki birçok insanın, 30.000'den fazla H100 GPU'sunu tamamen "tutarlı" bir şekilde birbirine bağlamanın imkansız olduğuna inandığını belirtti. ‘Tutarlı’ demek, bu GPU'lardan her birinin sürekli olarak ve her an diğerlerinin ne yaptığının farkında olduğu anlamına geliyor. 30.000'den fazla GPU arasında bu düzeyde bir koordinasyona ulaşmak olağanüstü derecede zor hatta imkansız deniyormuş Grok 100.000 yapmadan önce.
xAI'nin 100.000 H100 GPU'yu tutarlı bir şekilde bağlayabildiği ve bunu bir sonraki modeli Grok'u eğitmek için yaptığı iddiası bu nedenle önemli. Grok'un yeni versiyonunun muhtemelen Mart 2025'te piyasaya sürülmesiyle fazla GPU kullanmanın ne kadar fark yaratacağını öğreneceğiz. Daha da heyecan verici olanı, xAI'nin bu teknolojiyi daha da ileriye taşıyarak 1 milyon H100 GPU'ya kadar çıkmayı planladığını duyurması. Bu eşi benzeri görülmemiş bir gelişme olacak gerçekleşirse.
-+-+-+-+
You Tube
Peter Attia'nın bu videodaki misafiri ABD de sağlık hizmeti veren büyük bir şirket CEO'su Saum Sutaria. ABD neden 75 yaşından sonra uzun ömürlülükte lider ama tüm yaşlar toplam yaşam beklentisinde gerilerde diye tartışıyorlar.
Değişik olası faktörlerden dem vururken, esas nedene hiçbiri değinmiyor. Ben daha önceki bir yazımda belirtmiştim: Amerika'da fakir insanlar 70 yaşına gelmeden ölüyor, zenginler ise sonsuza kadar yaşıyor.
70 yaş üstü insanlardan bahsederken X'te izlediğim bu kısa videoyu ekleyeyim dedim. China Daily, 71 yaşındaki Jin Hui'nin 70+ yaş grubunda 100 metrede 13,97 saniyelik derecesiyle birincilik elde ettiğini bildiriyor.
Yetmiş yaşındaki arkadaşlar, 100 metreyi ne kadar hızlı koşabilirsiniz? Bırak hızı, durmaksızın 100 m koşabilir misiniz?
-+-+-+-+
Günlük
Yaz meyveleri
Brisbane yaz meyveleri diyince akla erik, şeftali, kayısı, mango, kavun ve pawpaw (Amerika’da papaya denir) geliyor. Her Pazar sabahı Mt Gravatt çiftçi pazarlarından satın alıyorum. Ayrıca portakal, çilek, yaban mersini ve kivi meyvesi de alıyorum aynı yerden.
Eleanor her türlü meyveyi seviyor. Kahvaltı için sadece kuru ekmek ve meyve yese şikayet etmez. Meyveyi sevdiğinden memnunuz ama yavan ekmek yerine farklı şeyler deniyoruz. Son zamanlarda tavada içi peynirli domatesli tost yapıyorum. Ayrıca tüm meyveleri doğrayıp küçük kaselere koyuyorum. Eleanor önce tostu yiyor, ardından tabağını aşağıdaki çeşitlerden kendi seçtiği farklı meyvelerle dolduruyor:
Bazen meyvelerin Türkçe isimlerini kullanmayı seviyor. Kiwi ve Pawpaw'ın Türkçe isimlerini bilmiyor, bana soruyor, ben de bilmiyorum diyorum. Yani o meyveler bizim için İngilizce'de de Türkçe'de de aynı adı taşıyor.
Aşağıdaki fotoğrafları Pazar sabahı (8 Aralık) haftalık meyve ve sebze alışverişimi yaptığım Mt Gravatt Çiftçi Pazarında çektim:
Bowen mangoları 4'ü 5 dolara. Mango bu yaz bol ve ucuz.
Yukarıdaki tezgahta, tüm sert çekirdekli meyveler (şeftali, kayısı, erik) kilosu 4.99 dolar. Türk okurları için bu 100 lira/kg gibi bir rakam. Eleanor için bir torbaya şeftali, kayısı ve erik doldurdum.
İşte daha ucuz (2,80 dolar ya da kilosu 56 lira) şeftalilerin satıldığı bir tezgah daha. Bu tezgahtaki meyvalar biraz daha küçük ve ham.
Şangay Küresel Sıralaması
Queensland Üniversitesi (UQ) ve benim Bölüm (Makine ve Maden Mühendisliği) bu yıl Şangay Küresel Sıralamasında çok başarılı oldu:
Makine Mühendisliği - Avustralya birincisi, dünyada ise 44. sıradayız.
Maden Mühendisliği - Avustralya'da birinci, dünya çapında ise 12. sıradayız.
Şangay Küresel Sıralaması (SGR)olarak da bilinen Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralaması (ARWU), ilk olarak 2003 yılında Shanghai Jiao Tong Üniversitesi tarafından yayınlanmıştı. QS Sıralamasından farklı olarak, ARWU tamamen yayın sayısı, yüksek oranda alıntı yapılan personel sayısı vb. gibi nesnel verilere dayanıyor. Anket ve itibar puanları yok.
Hala haftada bir kez kampüse gidiyorum. Geçen hafta UQ kampüsünden bir manzara:
-+-+-+-+
Pascal Hagi
Pascal oynamayı seviyor, bazen çok heyecanlanıp ısırıyor. Eskiden daha kötüydü ama zamanla kendini kontrol etmeyi öğrendi. Yine de hatalar oluyor; tıpkı geçen akşam olduğu gibi.
Kanama olmadı ama ısırdığı yeri çürüttü. Keskin ve güçlü bir gagası var. Hagi yalnızken nadiren ısırıyor ama birlikteyken Pascal'ı taklit eğiliminde.
-+-+-+-+
Okuduğum Kitaplar
Karla'nın Tercihi, Nick Harkaway
Geçen yazımda bu kitaptan bahsetmiştim. Okudum. John le Carré'nin oğlu Nick Harkaway, kendi başına şöhret sahibi ve yetenekli bir yazar. Neden bir George Smiley romanı yazmaya karar verdiği belli olmasa da bence mükemmel bir iş çıkarmış Karla'nın Seçimi kitabında.
Bu hikaye Smiley'in hayatında,"Sirk" olarak bilinen casusluk dünyasının dışına çıkıp, eşi Anne ile normal bir yaşam sürmeyi umduğu bir dönemde geçiyor . Hikayenin merkezinde, orijinal Smiley romanlarında ön plana çıkan, Smiley'in düşmanı Karla var. Bu kitapta Harkaway, Karla için bir geçmiş icat edip nasıl Moskova casus şefi olduğuna ışık tutuyor.
Konu, babası le Carré'nin yazdığı Smiley kitaplarına çok benzese de, Harkaway'in Smiley tasvirini daha introspektif buldum. Ayrıca anlatıcının sesinden daha fazla yararlanılıyor; bu, yazılanı babasınınkinden ayıran bir seçim.
Tüm le Carré hayranlarına tavsiye ederim.
Polostan, Neal Stephenson
Neal Stephenson sevdiğim yazarlardan biridir. Eğer onun eserlerini daha önce okumadıysanız, Elmas Çağı (Diamond Age) kitabı ile başlamanızı tavsiye ederim. Beğenirseniz, Barok Döngü (Baroque Cycle) başlıklı Britanya'da Sanayi Devrimi'nin başlangıcına odaklanan gerçekten anıtsal bir üçleme ile devam edersiniz. Neredeyse tüm kitaplarını okudum.
Amazon’daki tanıtım metni, Polostan’ı, tarihi bir casusluk üçlemesinin ilk kitabı olarak betimliyor. Hikaye iki Dünya Savaşı arasındaki zaman diliminde geçiyor Roman kahramanı, annesi bir Rus göçmenle evlenen Amerikalı bir kız. Kız henüz yedi yaşındayken aile kendilerini devrim sonrası Moskova'da bulur. Daha sonra kız Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderilip orada büyür ve casus entrikalarına ve giderek daha karmaşık hale gelen bir dizi olaya karışır.
Stephenson'a olan hayranlığıma rağmen bu kitaptan diğerleri kadar keyif alamadım. Nedenini bir süre çözemedim. Sanatı kusursuz ve yazılarını okumak her zaman olduğu gibi bir zevk. Ancak, Polostan, biraz tebliğci geldi bana ve bu da okuma deneyimini olumsuz etkiliyor. Amerika-Rusya çatışması, Sauron'un Tek Yüzüğü'ne benzer bir kötülüğe karşı verilen bir savaş olarak çerçeveleniyor. Stephenson'ın bu kadar güçlü Soğuk Savaş duyguları beslediğini bilmiyordum.
Stephenson'un aksine, le Carré'nin (ve Harkaway'in) kitaplarındaki (yukarıya bakın) casus savaşları, iyilerle şeytan arasındaki savaşlar olarak tasvir edilmiyor. Bunun yerine ‘insanların nasıl müreffeh yaşayabileceği üzerine ileri sürülmüş birbirine taban tabana zıt iki fikirin çatışması’ (Karla'nın Seçimi, s 287) olarak görülüyor. Smiley romanları bu tür çatışmaların bazı sınırlar içinde kalmasının önemini vurgular her zaman.
-+-+-+-+
İstanbul - Brisbane fiyat kıyaslaması - AT endeksi
Temmuz ayında, Avustralya (AU)-Brisbane Coles süpermarket ve Türkiye(TR)-Istanbul Migros süpermarket fiyatlarını karşılaştırmak için AT endeksi diye bir sepet yapmıştım. Bu sepet için 7 Aralık fiyat kıyaslaması aşağıda Türk Lirası olarak resmediliyor. Avustralya fiyatlarını Türk lirasına çevirirken, döviz kuru olarak 1AUD=22.20TRY kullandım.
AT endeks grafiği aşağıda Temmuz’dan beri gelişmeyi gösteriyor. Şekildeki y ekseni, Avustralya fiyatlarının Türkiye fiyatlarına oranını gösteriyor. Eğer y=1 ise, Avustralya ve Türkiye fiyatları eşitlenmiş demek.
Trend (kırmızı çizgi) negatif, yani 5 Temmuz 2024'ten bu yana Türkiye fiyatları yavaş yavaş Avustralya fiyatlarına yaklaşıyor.
Yukarıdaki tabloları ve çizimi oluşturma kodu github depom ve eğer ilgileniyorsanız indirebilirsiniz.Kullandığım veri tabanı ve yazılımları github’dan indirebilirsiniz isterseniz.