Gelecek Nesillerle Sohbet
Torunlarımızın torunları ile yüz yüze sohbet ve dertleşme fırsatı yakında mümkün olabilir. Bu fırsatı kullanacak mısınız?
Lütfen abone olun; lütfen paylaşın.
Abonelik bedava. Reklam falan da yok burada. Yani bana para getirmeyecek ama abone olarak şevkimi arttıracaksınız. Manevi desteğinizi esirgemeyin.
-+-+-+-+
Torunlarınızın torunlarıyla yüz yüze sohbet imkanı olsun ister misiniz? Mektup veya hatıra defterinde sayfalar gibi sizden onlara bırakılmış bir mesaj değil, gerçek bir konuşma; onların sizi aynı zaman dilimi içinde çevrim içi görüp duyabileceği, sanki bugünkü Zoom veya FaceTime aramaları gibi, bir şeyden söz ediyorum.
Dedemden tek hatıra, Taksim Atatürk anıtı önünde çekilmiş bir fotoğraf. Oradan yakışıklı ve bakımlı bir adam olduğunu anlayabiliyorum ama işte o kadar.
Torunlarıma hatıra, benim gibi görünen, düşünen ve konuşan, anılarımla yüklü bir avatar yaratmak mümkün olacak yakında . Bu avatar, bir yazılım olarak süresiz "yaşayabilecek" ve torunlarımla, hatta eğer merak ederlerse onların torunlarının torunlarıyla sohbet edebilecek.
Bu bilim kurgu değil. On yıl içinde, belki de daha önce, herkes isterse kendi simülasyonunu yaratabilecek. Aslında şimdi bile ilkel bir girişim var. William Shatner (nice işler başardı ama ben onu hep Kaptan Kirk olarak hatırlayacağım), 2021'de StoryFile ile işbirliği yaparak yapay zeka destekli etkileşimli bir video programı oluşturdu. Amacı, düşüncelerini ve deneyimlerini gelecek nesillere aktarmakmış. Zaten video, ancak o öldükten sonra çevrim içi olacakmış. Hazırlama sırasında, dört gün boyunca Shatner'ın hayatı ve kariyeriyle ilgili yaklaşık 600 soruya verdiği yanıtlar kaydedilmiş ve endekslenmiş. Benim anladığım kadarı ile, kullanıcının sorduğu sorulara, yapay zeka, en alakalı video kliplerini seçip onları sunuyormuş yanıt olarak. Anında bir yaratma söz konusu değil. Bu, Stable Diffusion ve ChatGPT'deki gelişmelerden önce tamamlanan bir proje, dolayısıyla tam bir avatar veya deepfake teknolojisi kullanılmıyor. Aradan sadece üç yıl geçti ama bugün baktığımızda, Shatner'ın projesinde kullanılan teknoloji çok ilkel görünüyor. Mevcut materyal kullanılarak bir avatar yaratılabileceği için harcanan zaman israf değil.
Tıpkısının Aynısı Kopyalar
Bugün, göndereceğiniz kısa videoyu temel alarak, yine sizin gönderdiğiniz metni sizin bir kopyanızın sizin sesinizle okuduğu video klipleri hazırlayan Synthesia, Kapwing, Veed, veya Fliki gibi şirketler var. Ama bunlar akıllı avatar değil, en nihayetinde hazır metin okuyan ekrandaki bir kafa. Benim tasavvur ettiğim şey bunun çok ötesinde ve çok daha zengin. Torunlarınızın sorularını o anda anlayıp sizin tarzınızda yanıtlayabilecek ve hatta karşılığında yine sizin tarzınızda onlara sorular sorup cevap bekleyecek interaktif bir simülasyondan bahsediyoruz.
Şu anda bile. bu kadar ayrıntılı bir kopya oluşturmak belki hemen hemen mümkün ama son derece pahalı olur. Maliyetin büyük kısmı, düşüncelerinizi, alışkanlıklarınızı ve davranışlarınızı yakalamak için yeterli miktarda verinin toplanıp tasnifine gider diye tahmin ediyorum. Yüksek kaliteli bir dijital "siz" oluşturmak için muhtemelen aşağıdakilerini yapmak gerekecektir:
Hayatınızın her ayrıntısını yakalamak için kapsamlı ve biraz meşakkatli bir mülakat süreci. Şu anda bunu otomatik yapacak bir program yok. Programı yazan ekibin yapması lazım.
Tüm dijital etkileşimlerinizin (e-posta, sosyal medya, telefon görüşmeleri vb.) kaydedilip tasnifi. Kayıt etmek kolay ama tasnif işi şu anki teknoloji ile biraz müşkül.
Fiziksel konuşmaları, tepki ve deneyimlerinizi kaydetmek için bir kayıt cihazı takarak, dünyayla olan günlük etkileşimlerinizin uzun bir süre boyunca kaydedilmesi. Tasnif sorunu burada da geçerli. Ayrıca, fiziksel dünya ile etkileşimin kaydedilmesi, dijital etkileşimleri kaydetmekten biraz daha meşakkatli ve pahalı olur.
Günümüzde bu düzeyde veri toplamanın maliyeti henüz yüksek. Sebeplerin bazılarına yukarıda değindim. Ancak teknoloji ucuzlayacak. Emsal olarak, genom dizilemenin maliyetine bakın. 2000'li yılların başında İnsan Genomu Projesi yaklaşık 2,7 milyar dolara mal oldu ve tamamlanması on yıldan fazla sürdü. 2007 yılına gelindiğinde genom başına maliyet yaklaşık 10 milyon dolara düştü. 2000'li yılların sonlarında yeni nesil dizilemenin (NGS - New Generation Sequencing) kullanılmaya başlanmasıyla birlikte fiyatlar daha da düştü ve 2014'te yaklaşık 1000 dolardı. Bugün ise, bir genomu yalnızca 200 ila 600 dolar harcayarak bir kaç saatte sıralayabilirsiniz.
Kendimizi “kopyalamanın” maliyetinin daha da hızlı düşeceğini düşünüyorum çünkü bir laboratuvar işlemi yok. Mesela, Neal Stephenson'ın Fall kitabında olduğu olduğu gibi, dilim dilim beyini doğrayıp taramayacağız. Yapılacak iş, fiziksel bir kopyalama yerine, davranışlarımızın ve düşünme kalıplarımızın bir yazılım kopyasını oluşturmak. Bu kopya, kişisel görüşmelerin ve davranışlarımızın kapsamlı kayıtlarına dayanacak. Örneğin, ortamdaki sensörlerle senkronize olarak yalnızca dijital etkileşimleri değil fiziksel etkileşimleri de kaydeden takı cihazlar hayal edin ve onları kullanarak 24 saat veri toplanmasını tasavvur edin. Bu kayıtları kullanarak, sizi simüle eden bir yapay zeka modelini eğitip, biraz ince ayar ve paketlemeyle uygun fiyatta bir ürün ortaya konabilir.
Torunumun torunu ile bir sohbet örneği
[Dijital kopyam ile torunumun torunu arasında geçen bir konuşma, ...; 2099'da kaydedildi]
Kopya: Vay, merhaba! Nasılsın?
Çocuk: Okul ödevimde bana yardım eder misin? Büyük Halam Eleanor hakkında bir profil oluşturmam gerekiyor. O yüzden, Halam hakkında bilgi lazım.
Kopya: Öyle mi? O zaman, doğrudan Eleanor ile konuşmak daha kolay olmaz mıydı?
Çocuk: Burada değil ama. İki ay daha Mars'ta kalacakmış ve annem onu aramama izin vermiyor. Ödevin yarın teslim edilmesi gerekiyor.
Kopya: Hmm. Babana, hatta büyükbabana sormayı denedin mi? Hugo, ablasını en iyi tanıyacak insandır herhalde.
Çocuk: Denedim. İkisi de kendi sorunlarımı kendi başıma çözmem gerektiğini söyledi. Sonra Taylan-Dedo'ya sordum, o da temelde aynı şeyi söyledi. Yi 奶奶 de bana annemin sözünü dinlememi öğütledi.
Kopya: Beni daha yumuşak gördün herhalde.
Çocuk: Pek öyle değil ama başka çarem kalmadı.
Kopya: Bu kadar insan hayır dedikten sonra, ben evet diyemem. Kusura bakma. Profil için başka birini seçemez misin? Mesela, büyük-büyük-büyükbaban, yani benim profilimi yap.
Çocuk: Hayır, hâlâ hayatta olan biri olmalı.
Kopya: Peki... anneni denesen, özellikle de Mars'ta Eleanor'u aramana izin vermediği için, başka bir şekilde yardımcı olmak isteyebilir.
Çocuk: …
Kopya: Yardım edebileceğim başka bir şey var mı? Matematik, fizik, mesela?
Çocuk: Sen gerçekten Türkiye'de mi doğdun?
Kopya: Evet. Niye sordun?
Çocuk: Hiç. Bu haziran oraya gidiyoruz. Annem, senin ve Meliz-Neno'nun yüz yıl önce satın aldığınız yerde kalacağımızı söylüyor. Gerçekten o evi bu kadar uzun zaman önce mi satın aldınız?
Kopya: Doksan yıl önce Beşiktaş'ta bir daire aldık. HerhaDaha o zamanlar zaten doksan yaşındaydı ve II. Sınıf Tarihi Yapı olarak sınıflandırılıyordu. Hala bizim mülk olarak kaldığına ve kullanılmasına sevindim.
Çocuk: Okey. Gitmem lazım.
Kopya: Tamam. Bana ne zaman ihtiyacın olursa buradayım, biliyorsun. Güle güle. Görüşemezsek iyi yolculuklar.
[The screen goes black]
Reflections
Bu teknolojinin 2035 yılına dek pazara çıkması muhtemel. Eğer o zaman hala buralardaysanız, dijital bir "siz" yaratmak için bu teknolojiyi kullanır mıydınız?
Bir avatar yaratabilirseniz başkaları da olur. Mesela, Meliz ve benim torunlarımızla ayrı ayrı ya da birlikte sohbet edebileceğimiz kopyalarımız olabilir.
Yukarıdaki konuşmadaki ‘Kopya’ olmak nasıl bir duygu? Bilinçli bir varlık gibi konuşup davransa bile gerçekten bilinçli olur mu?
Benim kişiliğime ve geçmişime göre şekillenen bir model ile aramda ne farklar olurdu?
Bunlar büyük sorular; muhtemelen henüz cevaplayamadığımız sorular. Ama hayal etmesi eğlenceli. İleride devam edeceğim.
-+-+-+-+
Short Takes
Üç grafik = bir hikaye
Aşağıdaki üç grafiği geçen ay Semafor haber bültenlerinden indirdim..
İlk grafik Çin kahvehane zinciri Luckin Coffee'nin yükselişini gösteriyor:
2019'da Luoyang'da altı ay kaldığımda Çinli gençler kafe kültürünü yeni keşfediyordu ve Starbucks bu alanın tartışmasız lideriydi. Ancak o zamandan beri Luckin Coffee Starbucks'ı geride bıraktı. Grafiğe göre Luckin artık her ay 1.000 yeni kahve dükkanı eklerken Starbucks'ın büyümesi durağanlaştı.
İkinci grafik Son dört yılda Çin'deki dolar milyarderlerinin sayısındaki keskin düşüşü gösteriyor:
Yavaşlayan ekonomi ve hisse senedi değerlerindeki düşüş nedeniyle, Çin'in "süper zengin" sayısı, üç yıldır sürekli düşüyor.
Üçüncü grafik genç işsizliğindeki hızlı artışı gösteriyor:
Z kuşağı işsizleri benzeri görülmemiş sayılarda devlet işlerine başvuruyorlar. Semafor, Çin'in son ulusal kamu hizmeti sınavında, guokao deniyor, 3,4 milyondan fazla kişinin, 39.700 pozisyon için yarışacağını yazmış— yaklaşık 86'ya 1'lik bir oran.
Bu üç grafik bize ne hikayesi anlatıyor?
Çin'in "Ortak Refah" girişiminin yarattığı fay hatlarını dile getiriyor. Xi Jinping'in uygulamaya koyduğu bu politika, kontrolsüz hızlı büyümeden çıkıp sosyal istikrarı ön planda tutan daha stratejik büyümeye kaymayı amaçlıyordu. Bunla ilişkin olarak, birçok büyük şirketin sırf çok büyük oldukları için önleri kapandı. Dikkate değer bir örnek, ABD borsalarında listelenmesi yasak olan Alibaba'dır.
Bugün Çin'de dört yıl öncesine göre daha az dolar milyarderi var ve özel sektörün eski cazibesinin bir kısmını kaybetmesi nedeniyle kamuda pozisyon arayan işsiz genç sayısı artıyor.
Peki Luckin Coffee'nin başarısı ne ifade ediyor? İnsanlar yoksullaştıkça uluslararası markalardan uzaklaşma eğilimi gösteriyorlar; bunun nedeni yalnızca fakirleştikçe artan milliyetçilik değil, aynı zamanda bu uluslararası markaların artık pahalı gelmesi.
-+-+-+-+
Küçük Modüler Reaktörlere bir darbe daha
Power, 1 Kasım 2024
8 Kasım 2023, tarihinde NuScale şirketinin büyük maliyet aşımları nedeniyle Utah şebeke firması (UAMPS) ile Küçük Modüler Reaktör (SMR) projesini sonlandırma kararı hakkında yazdım. ABD Enerji Bakanlığı'nca sağlanan önemli miktarda finansmana rağmen bu proje sürdürülemez hale gelmişti.
SMR sektörüne bir başka darbe olarak, önde gelen mikroreaktör üreticilerinden Ultra Safe Nuclear Corp. (USNC), iflas ettiğini duyurdu. Bu önemli, çünkü USNC, geliştirilmekte olan iki ileri aşamadaki projesiyle önemli bir oyuncu olarak gösteriliyordu.
Yaklaşık yirmi yıldır SMR'lerin potansiyel avantajlarını ve nükleer enerji üretim sektörünü nasıl canlandıracaklarını duyuyorum sağda solda. Ancak şu ana kadar tek bir ticari SMR bile inşa edilmedi ve uzak bir geleceğe kadar da edilmeyecek gibi görünüyor.
-+-+-+-+
Economist’e göre en yaşamaya değer şehirler
Statista, 1 Kasım 2024
Aşağıdaki grafik, görülen Economist'in en yaşanabilir şehirler sıralamasında ilk dokuzu gösteriyor: seçme kriterleri, istikrar, altyapı, eğitim ve sağlık gibi faktörlermiş.
Genellikle bu tür sıralamalara ihtiyatlı yaklaşırım. Yine de, Brisbane ilk dokuza giremezken, Melbourne, Sidney ve Auckland'ın listede olması ilgimi çekti. Bununla birlikte, listede iki şehri yer alan tek ülkenin Avustralya olduğunu kayda geçmek istedim.
-+-+-+-+
You Tube
Joe Rogan, ABD seçimlerinin hemen öncesinde Elon Musk ile bir mülakat yaptı. Uzun bir konuşma: 2 saat 38 dakika. İki hafta önce de, yine 2 saatten fazla süren başka bir oturumda Donald Trump ile röportaj yapmıştı.
Rogan, klişeleri aşıp birinin derin kimliğine ulaşmanın en az iki saat sürdüğüne inanıyor. Genellikle yürürken veya spor salonunda egzersiz yaparken dinlerim Spotify'da Rogan'ı. Bu son röportaj, Elon'un kendisinden ziyade, yaklaşan seçimlere odaklı. ABD'de neler olup bittiğine dair birinci elden bir görüş istiyorsanız izlemenizi öneririm.
-+-+-+-+
Günlük
Geçen Pazartesi ikinci torunumuz Hugo doğdu. Yakışıklı bir çocuk olacağını şimdiden söyleyebilirim ama şu anda tek yaptığı süt içmek, uyumak ve ara sıra da işemek ve kaka yapmak.
Eleanor beş gün bizimleydi; ilk defa gece gündüz bu kadar uzun süre bizimle kaldı. Meliz ve ben her anın tadını çıkardık ve o eve döndükten sonra ev boş geldi ikimize de.
-+-+-+-+
Pascal Hagi
Aşağıdaki video geçen Pazar sabahı çekildi. Mt Gravatt Çiftçi Pazarı'na gitmeden önce Pascal ve Hagi'yi bahçeye çıkarmaya çalışıyorum:
Her zamanki gibi ben kapıyı açar açmaz Hagi uçup gidiyor. Pascal ise beni izlemeye devam etmeyi tercih ediyor.
Akşam olunca da tekrar içeri:
-+-+-+-+
Okuduğum Kitaplar
Solaris, Stanislaw Lem
Stanislaw Lem'in belki de en popüler kitabı, Solaris, 1961 senesinde yayınlanmış ilk kez. Yıllar önce ilk okuduğumda pek beğenmemiştim. Ancak son zamanlarda bilincin doğası hakkında okurken, bu kitaba dair birçok referansla karşılaştım ve bir kez daha denemeye karar verdim. Bu sefer, kitabın kurgusunun soğan gibi her biri diğerinin içinde gizlenmiş tabakaların her hangi birinde algılanabileceğini farkettim ve okurken daha fazla zevk aldım.
En yüzeysel yorumu ile, Solaris, bir uzaylılarla temas hikayesi. Roman, baş kahraman Kris Kelvin'in uzak bir gezegen olan Solaris'teki bir araştırma tesisi olan Solaris İstasyonu'na gelmesiyle başlıyor. Bu gezegenin neredeyse tamamı, bilim adamlarının "okyanus" olarak adlandırdığı, non-Newtonian, viskoz bir sıvıyla kaplı. Bir asır önce keşfedildiğinden beri, bilim adamları bu "okyanusun" canlı ve duyarlı bir varlık olduğundan şüphelenmişler ama tüm iletişim girişimleri başarısız olmuş. Kelvin'in gelişinden hemen önce, yeni ve çok cüretkar bir girişim olarak, bazı noktalarda okyanus yüksek enerjili ışınlarla bombalanmış (Lem bunun ne anlama geldiğini tam olarak açıklamıyor). Belki buna bir karşılık olarak, okyanus, insanları anlamak için bir tepki verir gibi görünüyor. Ama bu tepki istasyondaki insanları derinden rahatsız ediyor.
Solaris uzaylı bir varlıkla başarısız bir iletişim hikayesinden daha fazla şeyler içeriyor. Bu fazlalık, okyanusun karşı-iletişim çabalarında ortaya çıkıyor. Okyanus, mürettebatın anılarını okuyarak, onlara dayanan ve rahatsız edici derecede gerçek "ziyaretçiler" yaratıp istasyona gönderiyor. Bu ziyaretçiler, istasyondaki varlıklarını açıklamakta zorlansalar da, kendilerinin gerçek insanlar olduğuna inanıyorlar. Senden benden farkları yok yani. Bu durum karmaşık soruları gündeme getiriyor: Bu ziyaretçiler ne tür bir bilince sahipler? Onlar “canlı” mı? Eğer öyleyse, onları yok etmek cinayet sayılır mı?
Daha da derin bir düzeyde, Solaris, Kris Kelvin'in kendisinin ve tüm yaşadıklarının da bir okyanus tasavvuru olabileceği ihtimaline işaret ediyor, ancak Lem bu fikri tam anlamıyla açmadan sadece kısaca değiniyor.
Solaris iki kez filme uyarlanmış: Andrey Tarkovski tarafından 1972'de ve Steven Soderbergh tarafından 2002'de. Tarkovsky versiyonu, YouTube'da var. Her iki film de biraz yavaş ilerleyen bir tarzda. Daha iyisi olarak kabul edilen Tarkovsky filmindeki uzun sahneler bana Nuri Bilge Ceylan’ı ve onun meditasyon niteliğindeki sessiz sahnelerini hatırlattı.
Solaris, okuyucuları bilincin doğası, kimlik ve insan anlayışının sınırları üzerine düşünmeye davet eden kısa, aldatıcı derecede basit bir kitap. Okumuşsanız bile, özellikle gündeme getirdiği felsefi sorularla ilgileniyorsanız, tekrar ziyaret etmeye değer.
-+-+-+-+
AT Index
Temmuz ayında, Avustralya (AU) ve Türkiye(TR) fiyatlarını karşılaştırmak için AT endeksi diye bir sepet yapmıştım. Bu sepet için 10 Kasım fiyat kıyaslaması aşağıda Türk Lirası olarak resmediliyor. Döviz kuru, 1AUD=22.63TRY.
AT endeks grafiği aşağıda Temmuz’dan beri gelişmeyi gösteriyor. Bu histogramdaki sütun yüksekliği, o tarihte, Avustralya fiyatlarının Türkiye fiyatlarına oranını gösteriyor. Eğer fiyatlar eşit olsaydı, sütun yüksekliği 1,00 olurdu.
Bu mal sepeti için, bu iki süpermarket (Coles ve Migros) fiyatları arasındaki oran, 2024 Temmuz ayının başından bu yana çok fazla değişmedi.
Kullandığım veri tabanı ve yazılımları github’dan indirebilirsiniz isterseniz.
Merhaba, Yaşanabilir şehirler listesinde iki İsviçre şehri de var. Yazı için teşekkürler.
Keyifli bir pazar okuması sundu bülteniniz. Substack için aradığım türde sahici ve samimi bir blog tutma yönteminiz var; hem şahsi hem de güncele ait veriler içeriyor. Kişisel duygu, düşünce ve fikirlerden uzak, sanki ucuz bir yapay zeka ile yazdırılmış bir internet makalesi gibi olan, derinlikli bir bakış açısı sunmayan yazıların içerisinde sizinkiler -hani derler ya- yıldız gibi parlıyor. Hevesinizin ve şevkinizin bitmemesi dileğiyle.