Yaş yetmiş iş bitmiş mi gerçekten
Nature dergisinde geçen hafta yayınlanan bir makalede 70 den sonra sağlık sorunlarının niçin hızla arttığı araştırılıyor ve çare aranıyor.
Hafta sonu attığım bir twitte yazacağım dememiş olsaydım, bu yazı olmayacaktı herhalde. Tıbbi terim ve kavramları özümsemem sandığımdan daha zor oldu. Her neyse…
Geçen hafta Nature dergisinde yayınlanan bir makaleden (Mitchell …, 2022) yola çıkarak başka kaynaklara da göz attım. Okuyup anladıklarımı özetleyeceğim. Referans listesi yazının sonunda. Yazı içinde, Mitchell …, 2022 makalesine kısaca Makale olarak atıfta bulunuyorum. Başka kaynaklar zikredildiğinde uygun referans verilecek.
Gelişmiş ülkelerde ömür, ortalama doğurganlık süresinin iki katı civarında. Hayvanlar aleminde ise doğurganlık ölene kadar. Mesela aslan, maymun, geyik, koyun gibi bir çok memeli; şahin, ebabil (apus melba) gibi bir çok kuş; balıklar, böcekler, vb yaratıklar öldükleri yıla kadar doğurmaya devam ediyorlar (Edwards ve Tuljakurpar, 2005). Tatlı su timsahlarının (crocodylus johnsoni) doğurganlık oranı 30 yaşlarına kadar hızla ondan sonra yavaş yavaş artıyor ve ortalama ömürleri olan 54 üncü senede zirveye ulaşıyor.
Çağdaş kadın doğurabilme süresi bittikten sonra ortalama bu sürenin iki katı kadar yaşayabiliyorsa, bu oranın üç ya da beş olmasının önündeki engel nedir? Niçin 150-200 yıl yaşamıyoruz. Bu yazıya vesile olan Makale bu soruyu soruyor.
Gelişmiş toplumlarda ortalama ölüm yaşı ülkeden ülkeye büyük bir farklılık arzetmiyor. Mesela, aşağıdaki grafikte, ABD ve İsveç’te 1999 senesindeki ölüm yaşlarının olasılık yoğunluğunu görüyorsunuz:
İki ülkede 1999 ölüm yaşı ortalaması aşağı yukarı aynı (ABD 85, İsveç 86) ve ikisinde de zirveyi geçince hızlı iniş var. Yani 1999 yılında ölenler arasında 85 üzerindekilerin sayısı altındakilerden çok daha az. Yani, bu kohort1 85 sene yaşadıktan sonra sapır sapır dökülmeye başlamış.
Niçin diye sormuş Makale. Bünyemizde saatli bomba gibi sakin sakin tıklayan hangi kurulu mekanizmalar, 70 yaşı geçince birden tahribat moduna giriyorlar?
Yaşlanmanın nedenleri araştırılmaya devam ediyor. Makale, birinci yaşlanma nedeninin vücudumuzun alyuvar üretiminde 70 yaş sonrası ortaya çıkan değişiklikler olduğunu iddia ediyor. Alyuvarlar ve alyuvar üretimi bu kadar önemli mi? Belki kısaca alyuvar yaşam döngüsüne göz atmak gerekiyor.
Alyuvar yaşam döngüsü
Alyuvarlar, oksijeni akciğerlerden alıp organ ve kaslara ulaştıran ve vücudun her yerinde kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan karbon dioksiti akciğerlere getirerek oradan dışarıya atılmasını sağlayan hücreler. Buraya kadar herkes biliyordur. Belki de vücudumuzdaki en önemli misyona sahip hücreler. Herhangi bir uzvumuza alyuvar iletişimi engellenirse o uzuv kısa zamanda kararıp kangren olur yani çürüyüp ölür.
Alyuvarlar aynı zamanda vücudumuzdaki hücreler arasında sayıları en fazla olanı. Bir insan vücudunda ortalama 10^13 (=10,000,000,000,000 ya da 10 trilyon) hücre var:
Bu 10 trilyon hücrenin 85% ü alyuvar hücreleri.
Yani 850 milyar alyuvar hücresi vücutta sürekli dolaşım halinde.
Bir alyuvarın vücudu dolaşması yaklaşık 60 saniye sürüyor. Bu zaman zarfında mini tankerler gibi akciğerlerden oksijeni uzuvlara bırakıp uzuvlarda vücut dokularının çalışması sonucu oluşmuş CO2 yi alıp akciğerlere geri getiriyorlar.
Bir alyuvar hücresinin ortalama ömrü 100-120 günü geçmiyor. Bu sürenin sonunda zayıflayıp eskiyen alyuvarları, akyuvarlar yiyip bitiriyor.
Yiten alyuvarların yerine vücut her saniye milyonlarca yeni alyuvar üretiyor. Yukarıdaki rakamları kullanarak ben bunu saniyede 850e9/(100*24*3600)=100 bin olarak hesapladım, daha ciddi kaynaklar saniyede 2.4 milyon olarak vermiş (Sackmann, 1995). N sayısının üst sınırını kullansaydım, benim hesap da 1 milyon olacaktı. Bu yazı için, rakamın kendisi o kadar mühim değil, yüksek bir rakam olması önemli.
Alyuvar fabrikaları
Vücudumuzdaki alyuvar fabrikaları (yani büyük kemiklerin içindeki ilikler) çocukluk ve gençlik yıllarımızda keyifle çalışıp her alyuvara öyle özen gösterir ki delikanlı kanında dolaşan alyuvarların biri diğerine benzemez. Bu iyi bir şeydir. Çokluktan kuvvet doğar, kanımız düşmanlara karşı dirençli olur, o alyuvarın yapamadığını bu alyuvar becerir, ve bu şekilde dış mihraklardan gelen saldırılara karşı vücut olarak daha sağlam durur kendimizi koruruz.
Alyuvar üretiminin bilimdeki adı hematopoez (hematopoiesis)2 olup kemik iliklerindeki üreticilere de hematopoietik kök hücresi ( Hematopoietic stem cells ya da HSC) deniyor. Kemik ilik nakli ameliyatlarında nakledilen bu kök hücreler yani. Vücudumuzun en temel olmazsa olmaz öğeleri.
Klonlu hematopoez
Gençlikte her şey tıkır tıkır çalışırken, senelerle her şey gibi alyuvar fabrikaları da eskir. Kök hücreleri yıpranır, mutasyonlar sonucu sanatkarların yerini baştan savmacı taklit ustaları alır. Her bir hücreyi yeni baştan yaratmaya kıyasla klonlamak daha kolay olduğu için mutasyona uğramış kök hücrelerin imalat ettiği klonlar kanda çoğalır. İşte yaşlanırken güçsüzleşme bitkinleşmenin nedeni bu klon kümelerinin çoğalmasıdır deniyor bu Makalede. Tıpta buna klonlu hematopoez deniyor, Makale başlığında olduğu gibi.
Klonlu hematopoez yeni keşfedilmiş bir şey değil ama bu kadar yaygın ve etkin olduğu bilinmiyormuş. Bu son araştırmanın bulgularına göre, 65 yaşın altındaki yetişkinlerde hematopoez büyük ölçüde poliklonalmiş ama 75 yaşın üzerindeki bireylerde klonal çeşitliliğin önemli ölçüde azaldığı gözlenmiş. Alyuvar çeşitliliğinin bir ölçütü olan Shannon Çeşitlilik Endeksinin değişik yaşlarda ölçülmüş değerlerini aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.
Yetmiş sonrası endeks uçurumdan aşağı araba gibi iniyor. Makale yazarlarının ana tesbitleri bu işte. Daha önceki yayınlarda, 70 üstünde klonlanmış al yuvarların toplam içindeki oranı %3–5 olarak biliniyormuş, bu araştorma bu rakamın 10 kat daha fazla %30–60 olduğunu bulmuş.
Makalede destek olarak verilmiş bir kaç diğer ölçüt için de durum aynı minvalde. Yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum. O paragrafı buraya kopyalayacağım meraklısına. Türkçesi için Google yardımcı olur icap ederse:
Our data suggest that age-associated loss of clonal diversity is orders of magnitude more pervasive than estimated from previous studies. (1) the prevalence of clones at more than 1% variant allele fraction (VAF) is universal after age 70, not 10–20% prevalent as previously estimated; (2) the number of expanded clones per individual is 10–20, not 1–2; (3) the fraction of overall haematopoiesis accounted for by expanded clones is 30–60%, not 3–5%; and (4) clonal expansions have their origins in mutations that occurred decades earlier, and not in old age. Age-related phenotypes in blood include anaemia, loss of regenerative capacity, remodelling of the bone marrow microenvironment and increased risk of blood cancer—phenotypes that sharply increase in prevalence after 70 years of age.
Toparlarsak, Makale bulgularını hiç eleştirmeden aktardım. Nature dergisinde yayınlanmış olması, verilerin belli bir süzgeçten geçmiş olduğunu gösteriyor. Yine de, başka bir grup tekrarlayıp aynı sonucu alana kadar tüm sonuçlara kuşku ile bakmak gerekir. Nitekim, oğluma gösterdiğimde, bu kadar ciddi sonuçlar öne sürebilmek için çok daha fazla denekli bir araştırma yapmaları gerekmez mi diye sordu ve bu soruda haklı. Olağanüstü iddiaları kanıtlamak için olağanüstü delil gerekir.
Sonuç
Makale’deki yukarıda özetlediğim bilgilerden yola çıkarak biraz fikir yürütmesi yapmak istiyorum.
Yaşlanma ve yıpranmaya eski kan neden olduğuna göre, her 100 günde bir tüm kanımızı taze kanla değiştirsek yaşlanma durur mu? Muhtemelen hayır. Kan uyuşmazlığından başlayarak bir sürü problem var. Ayrıca da nereden bulacağız her üç ay litre litre taze kanı.
Kan yerine, yaşlanmış ve aşırı mutasyona uğramış kök hücreleri taze ve genç hücrelerle değiştirsek? Bunun faydası olurdu herhalde ama henüz kök hücre tekniklerinin bu kadar gelişmiş olduğunu sanmıyorum. Belki, mühendislerin yapay kök hücresi icat etmeleri bekleniyor.
Makalede izah edilen bu kök hücre mutasyon sürecinin hızını düşürmek mümkün mü? O da muhtemel, ama bu konuda henüz bir araştırma yok.
Başka bir sürü şey geliyor akla ama sonunda veri yoksa fasa fiso. Yaşlanmanın nedenleri üzerine çok güzel araştırmalar yapılıyor. Bu da onlardan biri.
Kısa Kısa
Günün şarkısı: Vitamin C (Can grubunun Ege Bamyası albümünden)
Günün kitabı: Glass Hotel (Emily St John Mandel). Daha önce Station Eleven kitabını okumuş beğendiğimi burada da yazmıştım. Aynı yazarın bir başka eseri. Bu arada, Station Eleven romanının TV versiyonunu beğenmedik. Bir kaç bölümden sonra seyretmeyi bıraktık. O kitaptan 10 bölümlük dizi çıkmazdı zaten, çıkarmak istersen de sıkıcı bir şey olurdu ve öyle olmuş.
ANA MAKALE REFERANSI
Mitchell, E., Spencer Chapman, M., Williams, N. et al. Clonal dynamics of haematopoiesis across the human lifespan. Nature (2022). https://doi.org/10.1038/s41586-022-04786-y
DİĞER REFERANSLAR
Edwards, & Tuljapurkar, S. (2005). Inequality in Life Spans and a New Perspective on Mortality Convergence Across Industrialized Countries. Population and Development Review, 31(4), 645–674. https://doi.org/10.1111/j.1728-4457.2005.00092.x
Sackmann, E. (1995) Biological Membranes Architecture and Function., Handbook of Biological Physics, (ed. R.Lipowsky and E.Sackmann, vol.1, Elsevier,
Sender, R., Fuchs, S., & Milo, R. (2016). Revised Estimates for the Number of Human and Bacteria Cells in the Body. PLoS biology, 14(8), e1002533. https://doi.org/10.1371/journal.pbio.1002533
‘Cohort’ kelimesinin bildiğim kadarı ile Türkçe’de tam muadili yok. ‘Grup’ denebilir ama aynı anlamı ifade etmiyor.
Terimlerin Türkçe karşılıklarını Tıp Terimleri Sözlüğü sayfasından baktım. Reklamı bol içeriği kıt bir sayfa ama daha iyisini bulamadım.
Halim'cim, bu kadar karışık bir konuyu ne kadar derinlemesine incelemiş ve ne kadar kolay anlaşılabilecek şekilde aktarmışsın. Tebrik ve teşekkür ediyorum.
Yani sonuçta, yaşlılıktan da, ölümden de kaçış yok. :)
Uzun ömürlülüğe ve doğum hızının azalmasına bağlı olarak nüfusun yaşlanması modern toplumların geleneksel sistemleri için risk teşkil ediyor. Benim alanım olan sosyal güvenlik açısından da nüfusun yaşlanması sürdürülebilirliği tehdit eden en önemli risklerden biri.
İktisadi olarak anlamlı (karlı) olmayan bir durumun kendine geniş tabanlı uygulama alanı bulması mümkün değil. Tıp alanında gelişmeler ne yönde olur, insan ömrünün uzatılmasına nasıl katkı sağlar bilemiyorum. Ama bu konuda muazzam ilerlemeler sağlansa bile şahsi görüşüm bunlar toplumun çok kısıtlı bir kesiminin ulaşabileceği şeyler olacaktır.
Bilakis, yaşlı bağımlı nüfusu artmaya devam ettikçe, ilerleyen zamanlarda ötenazinin yasallaşmasının hızlanacağını, bu konudaki etiğin değişeceğini ve belki de ötenazinin örtülü olarak teşvik edileceğini düşünüyorum.
Ayrıca bilimsel çalışmaların odağının insan ömrünü uzatmaktan ziyade sağlıklı yaşlanmaya yönelik olacağını düşünüyorum. Çünkü;
sağlıklı yaşlılar = sağlığın finansmanı kolay
uzun ömürlülük = yaşlı bağımlılık oranı artışı ve artan ekonomik yük.
Bu arada yazılarınızı keyifle okuyorum hocam. Ellerinize sağlık. Ankara'dan sevgiler..
* "cohort" kavramı Türkçe metinlerde sıkça "kohort" olarak kullanılıyor. Türkçe karşılık önerecek olsaydım "kuşak" olabilirdi belki :)