İlklerde düzenli berberim yoktu. Kampüste denedim saç traşını bir iki kez. Berber, Öğrenci Birliği binasının içindeydi.1
West End
Öğrenci berberi bana fazla modern geldi. Beğenmedim. Highgate Hill semtinde kiracıydık, çarşı işleri için West End’e iner, nehrin karşısındaki üniversiteye feribotla giderdim. West End, Yunan, İtalyan, Yugoslav2, Türk göçmenlerin yaşadığı bir semt idi o vakitler. Sebze meyveyi fabrika artığı eski bir binanın alt katında Yugoslav3 bir manavdan alırdım. Ana babası İkinci Dünya Savaşı sonrası Avustralya’ya gelmiş bir İtalyan berbere gittiğimi hatırlıyorum.
Yeni gelmeye başlayan Vietnamlıların sayıları arttıkça, bir önceki göçmen kuşağının çocukları daha pahalı semtlerde daha pahalı evlere çıktılar. West End bir süre Asyalılar ve bohem artistlerin beraber yaşadığı bir yer oldu. Son on beş yılda ise, belediye kat kısıtlamasını gevşetince eski tahta mezbele evler yıkılıp yerine beton apartmanlar dikilmeye başladı ve bizim kırk yıl öncesinin mütevazi mahallesi bir anda çocuksuz, bekar, paralı genç insanların yaşadığı, bir saç traşının 50 dolar olduğu bir yer haline geldi.
Stafford
1985 sonunda, spektrometre başta çeşitli laboratuvar ölçüm makinaları imal eden bir Avustralya şirketinin ArGe bölümünde çalışmaya başladım. Stafford semtinde, iş yerine yakın bir berbere gidiyordum artık.
O zamanlar tasarımlayıp imal ettiğimiz aletlerden biri Avustralya Tasarım Ödülü almıştı:
Şirket 1990 larda iflas etti ama yaptığımız makinalar hala dünyanın bir yerinde çalışıyordur belki. Yukarıdaki resmi 2011 senesinde Hindistan’da yayınlanmış bir dergiden kopyaladım.4
Mentone’da bir Türk Berberi
1986 senesinde, ArGe bölümü, fabrikanın yanına, Melburn şehrine taşındı. İlk başta niye Brisbane’daydı, fabrikanın yanı başında değildi hatırlamıyorum.
Melburn’da Türk çok. Mentone semtinde bir Türk berbere gidiyordum artık. İsmi aklıma gelmiyor şimdi. Balcombe Road üzerinde, Woolworths karşısında yanyana bir sırada kebapçı, bakkal ve bir de Türk berber vardı. Bakkaldan beyaz peynir, zeytin, kahve, helva, sucuk pastırma alır, ayda birde berberde traş olurdum.
Bir kaç sene önce fırsat oldu gittim oralara. Tamamen değişmiş. Dükkanların çoğu Çinli ve Vietnamlı esnaf çalıştırıyor şimdi.
Melburn’da üç sene anca kaldık ama hayatımın bazı dönemeçlerini orda yaşadım. Avustralya’daki ilk evimizi 1987 de orada aldık, bir sene sonra oğlumuz Taylan o eve doğdu. Taylan bir yaşına girmeden ben Brisbane’da iş buldum, evi satıp Brisbane’a geri döndük.
Back to Brisbane
Hala içinde yaşadığımız evi 1989 da aldık, Robertson semtinde. Şehirdeki iş yerine otobüsle gidip geliyordum. Büronun iki sokak altında, yunanlı bir berberin müşterisi oldum. Bir gün gittiğimde işi bırakıyorum dedi. Bir doktor müşterisi, boyunda şişkinlik farkedip kontrol ettirmesini tavsiye etmiş. Lenf kanseri çıkmış. Bir kaç ay kız kardeşi çalıştırdı, o da meslektenmiş. Ben o sırada başka bir yerde işe başlamıştım ama destek amacıyla saçımı aynı yerde kestirmeye devam ettim. Gerçi bir süre sonra kız kardeşi bıraktı, dükkan kapandı.
Eve yakın bir berber buldum. Viktorya eyaleti kırsalından Brisbane’a gelen Richard çalıştırıyordu. İki koltuk vardı salonda ama Richard ekseri tek başına idi. Motosiklet ve sörf merakı vardı.
Sunnybank’ta çarşı içindeydi ilk yeri. Yıllar içinde, etraftaki dükkanlar yavaş yavaş el değiştirip Çin lokantalarına dönüştü. Bulunduğumuz mahalle Çin’den gelenlerin tercih ettikleri bir yer haline gelmişti. Richard açılan dükkanların çoğunun sinek avladıklarını aslında para aklamak için açıldıklarını söylüyordu; ben inanmıyordum. Kiralar arttı ve Richard, Turton Street üstü Oasis diye köhne bir çarşı alanı içinde yeni bir yer tuttu.
Senelerce Richard keserken saçımı, birden yok oldu. Viktorya’ya köyüne dönmüş diye duydum ama aslını bilmiyorum.
Richard’dan sonra bir süre saçlarımı haftalık alış veriş yaptığım AVM’de bir kuaförde kestirmeye başladım. O zamanlar, AVM içi kuaförler hep unisex idi.
Yandaki koltukta bir kadının saçına fön çekilirken saçınızın kesildiği bir ortamdı. Çabuk olsun bitsin diye en basit saç stilini istiyordum: number 4 all around, yani her taraf 4 numara.
Dört beş yıl önce, yeni bir berber modası hemen hemen her AVM ye girdi. Küçük salon, dört koltuk, fabrika gibi çalışıyor. Makinaya ödeyip sıra numarası al, sıra gelince koltuğa otur. Çokluk Çinli öğrenci olduğunu tahmin ettiğim İngilizceleri kıt genç çocuklar, beş dakkada Beşiktaş demeden saçınızı kesiyorlar. Benim stilim zaten number 4 all around olduğundan nasıl anlatayım sorunu da olmuyor, vakit de almıyor.
COVİD zamanı
Sonra, COVİD çıktı. Şimdi geriye bakınca inanması zor geliyor ama, 2020 başlarında herkes gibi biz de panikledik. Bizim eyalette zoraki eve kapanma bir kaç haftayı geçmedi ama üniversite dersleri on-line vermeye başladı, zaruri olmazsa kampüse gelmeyin dendi hocalara. Ben o zaman ikinci sınıf makina elemanları dersi veriyordum. Laboratuvar deneyleri olmadığı için on-line’a geçmek zor olmadı.
Virüs korkusundan herkes eve kapandığında, saçlarımı Meliz kesmeye başladı, şu makina ile:
İlk başta kolay olduğu için o da Number 4 all around diye başladı ama bilahare yeni stiller geliştirmeye başladı. Sonunda, Meliz’in Çukur traşı dediği bir stile ulaştık. Benim de hoşuma gitti bu yeni stil.
Yeni Berber
COVİD bitti, ne zamandır berbere gitmekte sakınca yok. Tek sorun, saçımı Meliz kadar iyi kesecek bir berber bulmaktı. İki senede eli alıştı, kaç senelik berber gibi, sade benim değil kayınpederin de saçını kesiyor.
Geçenlerde, Taylan, yeni evleri civarında bir berber buldu. Tam eski usül berber dükkanı senin seveceğin gibi dedi. Bu Pazartesi sabahı gittim:
İki koltuk tek berber. Bekleyen bir kişi vardı. Ben telefondan Battle of Polytopia oynarken sıra çabuk geldi.
Eddie aslen Hırvat. Berberlik aile mesleği. Dedesi de babası da berbermiş. Eddie de berberliğe 1978 de Hırvatistan’da (o zaman Yugoslavya) başlamış. Şimdi altmış yaşında ve çok şükür sağlığım yerinde, bir on sene daha devam ederim diyor. İşte Eddie’nin berberine giriş:
Eddie’nin Facebook sayfasından aldım bu fotoğrafı. Bu da Eddie’nin kendisi, aynı yerden indirdim.
Eddie Brisbane’a 1992 senesinde gelmiş. Benden on sene sonra. Tam zamanında gelmişsin dedim. O yıldan sonra Yugoslavya’da kan gövdeyi götürmeye başlamıştı çünkü.
Eddie nasıl kesmiş saçımı diye merak ediyorsanız işte burada:
Beşiktaştaki sevgili dostum Berber Mevlut, yazıyı yazarken sen aklıma geldin. Neredeyse üç yıl oluyor görüşmeyeli. Umarım sağlığın yerinde her şey yolundadır.
Ben Brisbane’a gelmeden yedi sene öncesi. Öğrenci Birliği binası pek değişmedi. Manzara hep böyle idi.
Bir zamanlar Yugoslavya diye bir ülke vardı. Oradan göçenler kendilerini Sırp, Hırvat, Boşnak diye ifade ederlerdi ama biz hepsine Yugoslav derdik.
Aynen.
Lada hala otomobil üretirse, onların envanterinde de hala vardır bu makinalar. Sovyetler en büyük müşterimizdi, Rus mühendisler devamlı gelir giderdi. SSCB yıkıldığı için iflas ettik. Ben başka bir işe geçmiştim ama eski arkadaşlardan öyle duydum: SSCB yıkılınca, bizim firma da kepenklerini kapadı dediler.
Şimdi sırada ne var diye heyecanla yeni paylaşımlarını bekliyorum . Ne güzel bizlere huzur ve mutluluk dağıtıyorsun sağol
Berberler üzerinden yaşadığın diyardaki toplumsal dönüşümü hem belgesel tarzda hem de eğlenceli bir şekilde anlatmışsın Halim. Çok hoşuma gitti. Saç stilini beğendim bu arada