Deprem sonrası izlediğim tartışmalar bilineni uygulamayanları cezalandırmaya odaklı idi. Bilinen ne kadar doğru acaba diye sorulmuyor. İstemeye istemeye bu yazıyı yazmaya karar verdim. İstemeye istemeye diyorum çünkü az bildiğim bir alan. Birinin tartışmayı başlatması gerektiğine inandığım için köyün budalası ben olmaya karar verdim. Umarım bu yazı paylaşılır ve konu daha yetkin ve yetkili insanların gündemlerine girer.
Onca çalıştay, değiştirilen mevzuatlar, güncellenen risk haritaları boşunaymış. Bir arpa boyu yol gitmemişiz. İstanbul-İzmit depremi güya bir milat olacaktı. Hiç bir şey değişmemiş. Yapılan tartışmalar aynı, söyleyenlerin siyasi kimlikleri değişik. Eski muhalifler şimdi muktedir ve o zaman cinayet dediklerine bugün kader diyorlar.
Bazı araştırmalara göre depremde ölmek fakir milletlerin kaderi: mesela Li, Wang vd. (2021). Bence ülke gelir düzeyi her şeyi açıklamaya yeten bir kıstas değil. Türkiye’de 7.7 gücündeki son depremde ölü sayısı 40 bini aşmışken, 2010 yılında Şili’de 8.8 gücünde yani son Maraş depreminin 32 kat üstünde yıkım enerjisi olan bir depremde 520 insan ölmüş, ki çoğu deprem sonrası tsunami ile (NEHRP Raporu, 2012). İki deprem de sabaha karşı olmuş: Şili’de sabaha karşı 3:34, Türkiye’de 4:17. Nüfus yoğunlukları benzer: Şili’de depremin olduğu Maule bölgesinin nüfus yoğunluğu kilometre kareye 50 civarı; aynı Maraş Malatya gibi. Şili çok zengin bir ülke değil, milli geliri 317 milyar dolar, Türkiye’nin milli geliri ise 819 milyar dolar.
Türkiye’deki muazzam ihmali mali imkansızlıklarla mazur göstermek zor. Herkes Japonya ile karşılaştırıyor; hükümetlerin de işine geliyor. Ben daha gerçekçi bir kıyaslama olsun diye Şili ile karşılaştırdım. Durum aşikar: depremlere karşı kendimizi koruma konusunda sadece Japonya’nın değil Şili’nin de fersah fersah gerisindeyiz. Neden böyle olduğunu ekonomik sosyal jeolojik parametrelerle izah edemiyorum.
Türkiye bir şeyleri yanlış yapıyor, hem de çok yanlış yapıyor. Sadece rüşvetçi belediyeler, çimentoya deniz kumu katan hırsız müteahhitler ile açıklanabilecek bir durum değil. Bütünsel olarak doğru bir sistem kurabilmiş değiliz sanıyorum. Kullandığımız araçlar ya yanlış ya eksik. Her felaketten sonra ne kadar yeni milatlar ilan etsek de aynı yanlışları yapmaya devam ettiğimiz sürece aynı üzücü sonuçları almaya devam edeceğiz.
Hastalıkta olduğu gibi, depremde de bir musibeti engellemek sonuçlarını tedavi etmeye çalışmaktan daha etkilidir. Bir haftadır gerek devlet gerek gönüllü kurumlardaki insanların tüm planlama ve teçhizat noksanlıklarına rağmen nasıl fedakarca çalıştıklarını izledik. Yetmiyor.
Binalar yıkılmamalıydı ve doğru önlemler alınsaydı yıkılmazdı. Şimdi kusurlu müteahhitleri yakalamaya çalışıyorlar. Çok geç. Nasrettin Hoca’nın dediği gibi, su testisinin kırılmasını istemiyorsan, şamarı testi kırılmadan atacaksın. Bırak şamar atmayı, devletimiz kusurlu hatalı inşaatları teşvik etti imar afları çıkararak.
Depreme dayanıklı bina yapmak imkansız değil. Geçen yüzyıl boyunca geliştirilen bir sürü yöntem var. Bina temeli ile gövdenin birbirinden tecridi mesela. Tabii ki maliyeti var ama giden canların yanında bir hiç. Japon inşaat firması Nice Corporation, yedi katlı temel tecritli binanın yüzde 13 ila 15 daha pahalıya mal olduğunu söylüyor. Aşağıdaki videoda, Japonya’da bir hastane çalışanlarınının sayesinde 8.9 şiddetinde 2011 Tohoku depreminden nasıl burunları kanamadan kurtulduklarını görüyorsunuz. Masalar sandalyeler sallanan bina ile birlikte sağa sola kayıyor ama taşıyıcı yapı zedelenmiyor, sıvalar bile çatlamıyor1:
Yukarıdaki videoyu izlerken elemanların rahatlığını fark edeceksiniz. Hastane sallanırken, doktorlar deprem bittikten sonra acil servise gelmesi beklenen yaralılara ilk müdahale için nasıl organize olacaklarını planlıyorlar.
Bu sistem artık Türkiye’de de kullanılamaya başlamış. Malatya Eğitim Hastanesi zeminindeki esnemeyi gösteriyor bu video:
Ayşe Hortacsu’nun LinkedIn mesajından öğrendiğime göre, yeni Maraş hastanesi de benzer bir sistemi kullanacakmış ve Dörtyol Hastanesi de bu sistemi kullandığı için yıkılmamış. Demek ki meselemiz teknoloji eksikliği değil. İsteyince en iyisini yapıyoruz.
Binalar niçin yıkıldı
Sadece eski değil, yeni binalar da yerle bir oldu. Mesela, aşağıdaki iki resim, Hatay’da bir binanın deprem öncesi ve sonrası.
Etrafındaki binalarda durum daha da kötü ama yıkılmayanlar da var:
Yeni binaların mevzuata uygun inşası yasal zorunluluk. Buna rağmen yıkılıyorlarsa, iki şekilde açıklanabilir:
Mevzuat yani Türkiye Deprem Yönetmeliği (TDY) yanlış veya yetersiz; ya da
Müteahhitler mevzuata uymuyorlar, yani denetim hatası var.
İkinci önerme doğru. Mevzuata uymayan çok müteahhit olduğunu duyuyoruz. Denetimsiz binalar sadece deprem kodu değil, genel inşaat yönetmeliklerine de uymuyor. Böyle çok bina olduğu için, Türkiye Deprem Yönetmeliğinin kendisinin içindeki kabulleri test edebilme imkanı olmadı şimdiye kadar. Ama bir yerden başlamak lazım.
Türkiye Deprem Mevzuatı
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TDY), bugüne kadar 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998, 2007, ve halen yürürlükte olan 2018 olmak üzere, toplam 7 kez revize edilmiş. 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren son yönetmeliğin 3. maddesinde deprem etkisi altında binaların tasarımı için bu yönetmelik ekinde yer alan esasların uygulanacağı; ve 6. maddede yönetmelik hükümlerinin Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve bağlı olduğu Bakan tarafından yürütüleceği buyuruluyor.
Hazırlanma süreci
Yaşamın her alanını ilgilendiren yönetmeliklerin hazırlanmasında geniş katılım, özellikle bu mevzuata uyması beklenenlerin aktif katılımı gerekiyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi, el elden üstündür; akademisyenler ve bürokratların aklına gelmeyecek bir sürü husus şirketler tarafından dile getirilebilir. İkincisi, şirketleri sürece dahil etmek, sonucu sahiplenmelerini kolaylaştırır.
Resmi belgelere bakıldığında, Türkiye Deprem Planlaması tamamen akademisyenler ve bürokratların elinde gibi gözüküyor. Mesela, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP-2023) çalışmasını on yıl önce başlatan İzleme ve Değerlendirme Kurulunun başı Cumhurbaşkanı baş danışmanlarından Dr Fuat Oktay ve diğer altı üyeden üçü profesör, ikisi bürokrat; Türkiye Deprem Mühendislik Derneği’nin başkanı olarak orada olan yedinci üyenin mesleğini bilmiyorum.
Geçen sene (2022) yayınlanan UDSEP 10.yıl faaliyet raporunda, Danışma Kurulu ve komisyon üyeleri olarak listelenen 97 kişi içinde memur ve akademisyen olmayan tek isim var, o da Türkiye Müteahhitler Birliğini temsilen adı geçen Bülent Atamer.
Oysa bence, doğru ürün ve yaygın kabul için sektörün ilk günden sürece dahil olması elzem bir şarttır.
Kamuoyuna duyurum ve paydaşların eğitimi
İnşaat sektörünün, hazırlanma sürecine dahil olmadıkları bir yönetmeliği anlamak hazmetmek için kurslara, kılavuzlara ihtiyacı vardır. Üniversite hocaları için örnek hesaplamalar ve örnek durum çalışmaları içeren ders malzemesi hazırlanmalıdır. Ayrıca, deprem yönetmeliği, genel inşaat mühendisliği yazılım paketlerine eklenmelidir.
Bunları yapma sorumluluğu, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 12 nci ve 17 nci maddelerinde açıkça AFAD’a verilmiş2. AFAD web sitesini dikkatle aradım ve duyurum ve eğitim ile ilgili bir şey göremedim. Türk Deprem Araştırma Dergisi var ve bu dergi belki deprem riski ve deprem yönetmeliği üzerine bir tartışma forumu olarak düşünülebilirdi ama bu hali ile herhangi bir bilimsel bir dergi gibi gözüküyor. Uluslararası emsallerinden farkı Türkçe olması. Böyle bir derginin olması hiç olmamasından iyidir ama yetmez.
Deprem Eğitim ve Araştırma Merkezi - DEVAM
Halk ve paydaş uyarım ve eğitimini AFAD misyonundan çıkarıp bağımsız bir kuruma aktarmak gerekiyor. Devlet mercilerinden bağımsız olarak örgütlenmiş ama bünyesinde memur, akademisyen ve sektör uzmanlarını barındıran bir araştırma merkezine ivedilikle ihtiyaç var Devlet desteği ve abonelik bileşenli bir gelir tabanı oluşturulabilir. Başka ülkelerdeki benzer örgütlenmeler örnek alınabilir. Böyle bir merkezin asgari misyonu şunları içermelidir:
Halkı bilgilendirmek;
Sektör çalışanlarını uygun düzeylerde eğitmek;
Yazılım araçları;
Diğer ülke mevzuatı ile kıyaslama ve farklılık tahlilleri; ve
Devletin ilgili kurumlarına tavsiyelerde bulunmak.
Deprem Mevzuatındaki teknik sorunlar
Bir Makina Mühendisi olarak büyük makinalarda kullanılan çelik yapıların tasarım ve analizi üzerine uzun yıllar çalıştım. Betonarme hesapları yapamam ama bir binanın maruz kalabileceği yük tesbit yöntemini okuyup irdeleyecek kadar mühendislik bilgi ve tecrübem olduğunu sanıyorum. Aşağıda yazacaklarımı bu gözle okuyun.
Türkiye Deprem Yönetmeliğinde deprem riski tanımlanırken Eurocode 8 ve ABD mevzuatı karması bir yaklaşım takip edilmiş. ABD ve Avrupa standartları, risk tahlili açısından birbirinden oldukça farklı. İki farklı metodolojiyi birleştirirken bazı tercihlerin neden öyle yapıldığının çok iyi açıklanması lazım. Aksi halde, kendi içinde tutarlı olmayan çelişkili bir ürün çıkabilir ortaya. Öyledir demiyorum çünkü o kadar detaylı araştıracak vaktim olmadı bu yazıyı hazırlarken. Ama olma tehlikesi vardır.
AB ülkelerinde kullanılan Eurocode 8, deprem yüklemesini kayalık zeminlerde hasıl olacak en büyük yer yüzeyi ivmesine (Peak Gravitational Acceleration - PGA) dayandırıyor. Türkiye Deprem Tehlike Haritası olarak AFAD web sitesinde sunulan haritada gösterilen parametre de bu:
AFAD sitesine PGA haritasını koymuş ama TDY deprem yükleme hesaplarında AB ülkelerinin aksine PGA değil iki katsayılı bir ivme spektrumu modeli kullanılıyor:
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fsubstack-post-media.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F1a0fd574-1452-412c-8a98-51dfa5660ef6_900x619.jpeg)
TDY’de kullanılan yöntem, 2022 öncesi ABD de kullanılan ASCE 7-16 yı andırıyor3. Ancak ikisi arasında SDS ve SD1 değerlerinin tanımı açısından büyük bir fark var. Amerikan standardı, 50 senede aşılma ihtimali 2% olan değerleri kullanıyor. Türkiye Deprem Yönetmeliğinde DD-1, DD-2, DD-3 ve DD-4 diye dört deprem düzey kategorisi mevcut. Bu kategoriler, deprem risk parametre değerlerinin elli yıl içinde başımıza gelme ihtimalini temsil ediyor:
DD-1 : elli senede aşılma ihtimali 2%
DD-2 : elli senede aşılma ihtimali 10%
DD-3 : elli senede aşılma ihtimali 50%
DD-4 : elli senede aşılma ihtimali 68%
Tabii elli senede aşılma ihtimali arttıkça, tasarım deprem yükünün seviyesi düşüyor. ABD ASCE-7 16 standardında 2% yani DD-1 şartları mecburi iken, TDY’de tasarımcı mühendise esneklik verilmiş. Yüksek binalar (70 m üzeri, konut binası) için, TDY kurallarına göre çalışan tasarımcı dört düzeyden birini seçebilir. Seçtiği düzeye göre performans hedefi değişiyor. Eğer tasarımcı DD-1 yani en yüksek deprem yükünü seçerse, performans hedefi olarak göçmenin önlenmesi (GÖ) yetiyor. Yüksek binayı tasarlayan mühendis eğer DD-4 yani en düşük deprem yükünü seçerse, o zaman performans hedefi Kesintisiz Kullanım (KK) oluyor. Bina performans hedefinin tutturulup tutturulamadığı, hesap edilerek bulunuyor. 70-metre altı yükseklikte binalar için, tek seçenek DD-2 ve performans hedefi Kontrollü Hasar (KH).
TDY’nin tasarımcı mühendise tanıdığı tercihlerin sonuçları arasında ciddi farklar olduğunu göstermek için, İstanbul ve Antakya’da 40-m yüksekliğinde bir apartman binasının depremde maruz kalacağı tasarım yüklemesini ABD (DD-1) ve TDY-KH(DD-2) şartlarına göre hesapladım:
Bu grafikte, x ekseni, binanın doğal periyodu (T); y ekseni, depremin bina temellerini yatay planda sarsma ivmesi. Doğal periyot, binanın bir özelliği. Makina mühendisliğinde titreşim hesaplarında çok kullanılan doğal frekans (f) kavramının tersi. Tipik doğal periyotlar T=0.4 ile T=2 arasında olur diyor literatür ama binanın tasarımına göre çok değişik rakamlar da olabilir. Yukarıdaki grafiğe dönersek, tipik T değerleri için (T ≥ 0.4 s), İstanbul Antakya arasındaki deprem yüklemesi farkı DD-2 kabul edilirse ihmal edilir bir düzeyde ama DD-1 için belirgin farklar var. Yani eğer DD-1 in mecburi olduğu Amerikan ASCE 7-16 standardına uymak zorunda olsaydınız, İstanbul ve Antakya için farklı yapı tasarımları üretmeniz gerekecekti, ya da Antakya için tasarlayıp, gerektiğinden daha mukavemetli (ve belki daha pahalı) olduğunu bile bile aynı tasarımı İstanbul için de kullanacaktınız. DD-2 kullanınca (yani TDY uyarınca) bu ikilem kalkıyor.
Farklı deprem düzeyleri fikri, Eurocode 8’den alınmış olabilir. Eurocode 8, göçmeyi önleyecek tasarımlar için kullanılması gereken deprem yüklemesinin sismik eylemin referans geri dönüş süresine (TNCR), ya da buna eşdeğer olarak, 50 yılda aşılma referans olasılığına (PCNR) göre kabulünü şart koşuyor.
Bunlar çok teknik konular ve daha fazla uzatmak istemiyorum. Eurocode 8 referans olarak şu değerleri tavsiye ediyor
ama üye ülkelerin kendi değerlerini seçebileceklerini kabul ediyor. Mesela, İtalya, tasarım ömrü 50 sene olan yapılar için Eurocode referans değerlerini kullanırken daha uzun süre ayakta kalması beklenen binalar için şartları sıkılaştırıyor (75 yıllık binalar için TCNR=712.5 yıl (PCNR=7%); 100 yıl tasarım ömrü için TCNR=950 yıl, PCNR=5%). Deprem riski çok düşük olan İngiltere TCNR=2500 sene kabul etmiş (bizim DD-1 yani). Özel olarak bakmadım ama deprem riski düşük İngiltere’de 2500 senede bir beklenen deprem İtalya’da her 100 yılda tekrarlanması beklenen depremden daha düşük şiddette olabilir.
Türkiye Deprem Yönetmeliğinin başka ülkelerde kullanılan standartlarla karşılaştırılması acil bir gereklilik ama bu konuya benden daha hakim yerli ve uluslararası uzmanların birlikte yapmaları gereken bir proje. Türkiye Deprem Yönetmeliğinin eklektik bir model olduğu ve bu yüzden bütün eklektik modeller gibi dikkat edilmediği takdirde tutarsızlıklar ortaya çıkabileceği gözlemini yapmakla yetineceğim şimdilik. Son TDY’deki inşaat mühendisliği kabulleri hakkında bulabildiğim tek bilimsel makale AFAD’ın Türk Deprem Araştırma Dergisinde 2019 yılında yayınlanmış olan Sucuoğlu (2019). Güzel yazılmış bir makale ama araştırmacı, TDY maddelerinin özetlemesi ile sınırlı tutmuş kendini; kabullerin karşılaştırmalı meşrulaştırılması (justification) konusuna değinmemiş. Profesör Sucuoğlu’nun bu karşılaştırmayı en yetkin biçimde yapabileceğine eminim ama gerek görmemiş herhalde.
Ayrıca, Türkiye Deprem Yönetmeliğini Eurocode 8 ile karşılaştıran iki Master tezi okudum: Tekince (2015) ve Kazancı (2018). Birbiri ile çelişen sonuçlara varmışlar. Birine göre daha muhafazakar olan TDY , diğerine göre Eurocode 8. İki bilimsel çalışma arasında böyle bir çelişki olması beni rahatsız etti.
Bu konuda son olarak şunu da söylemek gerekiyor. Bütün ülkelerde, deprem yönetmeliklerinin kapsamı deprem şiddetini tahmin edip onu bina üzerine etki edecek yük vektörlerine dönüştürmek; ve de depreme en dayanıklı olması beklenen bina geometrilerini tanımlamaktır. Binanın detay tasarımı ve inşası cari genel inşaat yasa ve yönetmeliklerine göre yürütülür. Türkiye’de bırakın deprem yönetmeliği gerekliliklerini, genel inşaat usulüne uymayan çok fazla bina var. Bu yüzden, hele bir mevcut kuralları uygulamayı başaralım, ondan sonra o kuralların daha iyisini düşünelim denebilir. Ancak, ikisi bir arada yapılabilir.
Sonuç
Yukarıda yazının akışı içinde ivedikle yapılma gerekliliğine inandığım bir kaç şey önerdim. Onlara daha fazla dikkat çekmek için yazıyı bitirirken burada sıralıyorum:
Deprem konusunda erişim (outreach), halk ve paydaş eğitimi görevlerini AFAD’ın misyonundan çıkarıp salt bu hizmetleri vermek amacı ile, devlet mercilerinden bağımsız olarak örgütlenmiş ama bünyesinde memur, akademisyen ve sektör uzmanları barındıran bir araştırma merkezine ihtiyaç vardır. Devlet desteği ve abonelik bileşenli bir gelir tabanı oluşturulabilir. Başka ülkelerin benzer kurumları örnek alınabilir. Deprem vergileri bu kurumun hükümetlerden bağımsız olarak oluşturacağı siyasetleri hayata geçirmek için kullanılabilir.
İvedilikle uluslararası ve yerli uzmanların katılımı ile Türkiye Deprem Yönetmeliği ile ABD (ve belki Avrupa) standardlarını karşılaştıran, farklılıkları izah eden, ve gerekirse TDY’de değişiklikler öneren bir çalışmaya gidilmelidir. Örnek olarak, Şili 2010 depreminden sonra yapılan çalışma raporuna göz atabilirsiniz (NIST Raporu, 2012).
Yine ivedilikle ve hafızalar henüz taze iken, her kent için ayrı ayrı olarak, şu tasnifi yapmak gerekiyor:
Yıkılan binaların ne kadarı genel imar ve inşaat mevzuatına uygundur?
Genel imar ve inşaat mevzuatı ile uyumlu olduğu halde deprem yönetmeliği ile uyumsuz olan binalar, yıkılan bina sayısının kaçta kaçıdır?
Hem genel imar ve inşaat mevzuatı ile hem de deprem yönetmeliği ile uyumlu olduğu halde yıkılan bina var mıdır? Oranı ne kadardır?
Bunlar zaman alacak çalışmalar ama üniversitelerimizde lisans üstü ve doktora tezleri olarak yürütülebilir.
Kaynaklar
Building Seismic Safety Council (2010) 2020 NEHRP (National Earthquake Hazards Reduction Program) Recommended Seismic Provisions: Design Examples.
Charney, F. A., Heausler, T. F., & Marshall, J. D. (2020). Seismic Loads Guide to the Seismic Load Provisions of ASCE 7-16. American Society of Civil Engineers.
Global Earthquake Model (GEM). Global Seismic Hazard Map. https://cloud-storage.globalquakemodel.org/public/Global%20Maps/version_2018.1_20200928.png
Harris, J L, Speicher, M S (Şubat 2015). Assessment of First Generation Performance- Based Seismic Design Methods for New Steel Buildings, Volume 1: Special Moment Frames. NIST Technical Note 1863-1.
Harris, J L, Speicher, M S (Şubat 2015). Assessment of First Generation Performance- Based Seismic Design Methods for New Steel Buildings, Volume 1: Special Concentrically Braced Frames. NIST Technical Note 1863-2.
Harris, J L, Speicher, M S (Şubat 2015). Assessment of First Generation Performance- Based Seismic Design Methods for New Steel Buildings, Volume 3: Eccentrically Braced Frames. NIST Technical Note 1863-3.
Kazancı, S. (2018). Türki̇ye Deprem Yönetmeli̇ği̇ 2007 Ve Eurocode 8’e Göre Tasarlanan Betonarme Binalarda Doğrusal Analiz Yöntemlerinin Karşılaştırılması, İstanbul Gelişim Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Li, Y., Wang, Y., Zhang, Y., Zhou, X., & Sun, H. (2021). Impact of economic development levels on the mortality rates of Asian earthquakes. International Journal of Disaster Risk Reduction, 62, 102409. https://doi.org/10.1016/j.ijdrr.2021.102409
NIST Raporu (2012). Comparison of U.S. and Chilean Building Code Requirements and Seismic Design Practice 1985–2010.
Özmen, B.(2021). TOBB sunumu: ‘İşletmeler, Yerel Odalar ve Borsalar için Deprem Mevzuatı’.
Sesetyan, K., Demircioglu, M.B., Duman, T.Y. et al. A probabilistic seismic hazard assessment for the Turkish territory—part I: the area source model. Bull Earthquake Eng 16, 3367–3397 (2018). https://doi-org.ezproxy.library.uq.edu.au/10.1007/s10518-016-0005-6
Sucuoğlu, H. (2019). New Improvements in the 2019 Building Earthquake Code of Turkey. Turkish Journal of Earthquake Research 1 (1), 63-75, June 2019.
Tekince, Ö. (2015). Betonarme Binalarda Doğrusal Analiz Yöntemlerinin TDY 2007 ve EC 8’e Göre karşılaştırılması, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü.
Resmin üstüne tıklayınca video açılmazsa, şu linki kullanın: www.youtube.com/watch?v=6ZJ3-tbkhA4&t=1s
MADDE 12 – (1) Deprem Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
Depreme hazırlık, müdahale, deprem riski yönetimi,
Depremde zarara uğraması muhtemel yerler ile zarara uğramış yerlerin imar, plan ve proje işlemlerinin yürütülmesi,
Depreme hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında kullanılabilecek kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları ile yabancı kişi ve kuruluşlara ait her türlü kaynakların tespiti ve etkin kullanımı,
Depremler hakkında halkın bilgilendirilmesi, konularında uygulanacak politikaları belirlemek, takip etmek, değerlendirmek ve depremle ilgili hizmetlerin yürütülmesinde Başkanlığın diğer birimlerine danışmanlık yapmak.
Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.
MADDE 17 – (1) Başkanlık görev alanına giren konularda düzenleme yapmaya yetkilidir.
2021 senesi sonunda yayınlanan yeni ASCE 7-22 daha değişik bir yol izliyor.
Halim'cim, eline sağlık. Çok kapsamlı, fevkalâde bilgilendici ve yol gösterici bir çalışma yapmışsın. Çok emek harcadığın belli. Sevgilerimle.