Mısır Şarm el Şeyh kentinde toplanan COP 27 İklim Zirvesi'ne 190 ülkeden 33449 kişi katılmış. On sene öncesi bu toplantıları ilgiyle izlerdim. Aynı ilgi kalmadı maalesef. Aynı şeyler konuşuluyor, benzer vaatlerde bulunuluyor, sonra herkes evine dönüyor.
Şimdi iklim değişikliği denilen meseleyi ilk kez 1980 lerde duydum. Melbourne’da beraber çalıştığımız bir arkadaşın Great Barrier Reef (Büyük Bariyer Resifi) üzerine araştırma yapan abisinden duymuştum: suda artan CO2 oranları dolayısı ile başta deniz yıldızları olmak üzere resifte yaşayan bir çok canlı ve dolayısı ile mercan kayalıklarının geleceği konusunda ciddi kaygılar varmış.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2Fa059aee9-4fbd-4e80-8d4b-df5690f0c532_1000x667.jpeg)
İlgimi çekmedi o zaman. Abartıyor, herkese kendi yaptığı iş önemli gelir diye düşündüm. Sonra unuttum.
On beş sene geçti, Kyoto protokolü (Aralık 1997) yaptırımları ile bir daha çıkmamak üzere gündemimize girdi küresel ısınma meselesi. Maden makinaları üzerine çalışıyordum o yıllar ve kömür madenciliği sektörünü yeni yeni tanımaya başlamıştım.
Kömür madencileri ilk başta, havada CO2 oranı artması iyidir, her yer yeşillenir falan dediler. CO2 artsın dert yok, Jurassic Park filmi gibi her yer yemyeşil olacak dediler1.
Sizin firmalarınızın kazancı için, geleceğimiz üstüne kumar oynayamayız diye karşı çıkılınca, bu sefer aynı insanlar kömür ille kirli olmak zorunda değil ki diyerek ‘temiz kömür’ söylemini başlattılar. Dert karbon dioksit ise yakalarız yer altına gömeriz, dert kalmaz dediler.
Bana hiç bir zaman olabilir gelmedi bu yakalayıp gömme olayı. Çünkü bacadan çıkan CO2, yakılan kömürden 3.6 (=44/12) kat daha ağır2. Her bir ton kömürü yakınca 3.6 ton CO2 çıkıyor. Üstelik bu CO2 azotla karışık gaz. Kömür gibi katı yumrular değil. Omlet yapıldıktan sonra yumurtaları tekrar toparlayıp kabuklarının içine mühürlemek gibi bir şey. Maden şirketlerinin de samimiyetinden kuşkuluyum çünkü ‘temiz kömür’ kavramının büyük ölçekte sınanmasından hep kaçtılar.
Siyasi kutuplaşma
İklim değişikliği tartışmaları ne yazık ki düşman kamplar arasında sloganlaşma haline geldi. İklim değişikliğini toptan inkar kampanyası başlatarak bu konuda milyarlar harcayan fosil yakıt sanayiinin bazı önderlerinin3 bu konuda sorumlulukları büyük.
Siyasi kutuplar arasında karşılıklı sloganlaşmaya dönen bir mesele üzerine sıhhatli bilimsel tartışma yürütmek zorlaştı. Konunun karmaşıklığı her iki kampta da düşünenlerin değil slogancıların sayısını arttırdı. Kamuoyu, iklim değişikliğine inanan ve inanmayan iki kampa ayrıldı4.
Böyle karmaşık bir konuyu hele böyle kısa bir yazıda çözümlemem imkansız. Bazı tesbitler yapmakla yetineceğim. Bu tesbitlerimi desteklemek için, Steven Koonin’in yazdığı Unsettled raporundan bazı grafikleri kullanacağım. Koonin’i okumak fikirlerimi değiştirmedi ama billurlaşmasına neden oldu. İlgilenenlere tavsiye ederim. Türkçe çevirisi yok sanırım ama ingilizcesi Amazon’dan indirilebilir. Bu sene başlarında Joe Rogan’la yaptığı mülakatı da dinleyebilirsiniz eğer kitabı okumaya vaktiniz yoksa.
Artan CO2 oranları
Atmosferdeki CO2 oranlarının arttığını herkes kabul ediyor, çünkü yapılan ölçümler çok sarih ve inkar etmek imkansız. Aşağıdaki grafik benzerlerini mutlaka görmüşsünüzdür.
Artışa doğal saikler atfeden bir kaç sözde uzman hariç herkes CO2 artışının sınai gelişme ve yakılan fosil yakıtlar sonucu olduğunda hemfikir.
Artan CO2 oranlarının doğuracağı sonuçlara gelince görüşler farklılaşıyor. Bu farklılıklara değineceğim ama önce biraz genel kabul gören veriler kullanarak durumu tasvir edeyim. Uçuk kaçık ya da yalancılar dışında, aşağıdaki verileri hemen herkes kabul ediyor.
Artan Sıcaklıklar
Ortalama sıcaklık anormalliklerinin, ayrı yöntemlerle hesaplanmış tarihsel gelişimi var aşağıda.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F9602b4fe-b10d-469c-8438-814ee1990cca_800x460.jpeg)
Bir IPCC raporundan aldığım aşağıdaki grafik, sıcaklıkların ˚C olarak geçmişte de azalıp arttığını gösteriyor ama şimdiki yükseliş sanki farklı bir eğri üzerinde gibi.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2Feaefc92b-d9ec-4f66-b49a-c56f6f8f0d0d_1442x858.jpeg)
Bu eğri devam ederse, yüzyıl sonuna kadar küresel ortalama sıcaklık artışı göz kararı 3˚C olur diye tahmin ediyorum. So what? Bu gerçekten çok tehlikeli bir şey mi?
Dünyamızın yaşı 4.5 milyar yıl. Böyle 3 - 4 derece üstünden çok daha sıcak dönemleri olduğunu biliyoruz.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F56d7d263-798c-4dd4-add0-4b4431200f3d_900x290.png)
Sıcaklıklar memelilerin ilk ortaya çıktığı Eocene jeolojik dönemi başlarında yani 60 milyon sene önce bugünden 14˚C daha sıcakmış. Ondan bu zamana nasıl soğuyup ısındığını yukarıda görüyorsunuz.
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F674ab112-d3ea-4abb-bf47-fddf055de1b4_328x153.jpeg)
Bugünkü problem geçmişte milyonca sene süren iklim değişikliklerinin şimdi bir insan ömrü içinde vuku buluyor olması. Altmış milyon senede 14˚C düşen sıcaklık, bir yüzyılda geri çıkarsa kimse hayatta kalmaz. Sıcaklıkların o kadar artacağını iddia eden yok. Misal olarak söylüyorum. Peki sıcaklıklar yukarıda göz kararı tahmin ettiğim gibi 2100 senesine kadar 3˚C artarsa bedeli nedir5. Korkmaya değer mi?
Bu işin maliyeti nedir?
Maliyet işte meselenin en can alıcı noktası. Bu soruya cevap vermek o kadar zor ki? Gelecekte çıkacak hesabı niçin şimdiki kuşaklar ödesin diye soruyor bazıları. Hele hele, bir maliyet ödenecekse eğer, o maliyetin acısını en fazla dünyanın en yoksul halkları çekecekler deniyor. Çünkü onlar müesses refah düzeyine ulaşmak istiyorlar ve bunun için enerji üretimlerini en fazla arttırmayı planlayanlar onlar. CO2 atıklarını engellemek, onların üretecekleri enerji fiyatlarını arttıracak.
Nedir küresel ısınmanın maliyeti? Ortalama sıcaklık artışı her yerde aynı olacak desek bile, ki öyle olmayacak, bu soruya cevap vermek imkansız. Dünyanın bazı yerleri o kadar soğuk ki, oralarda sıcaklık artması iyi olur, mesela Sibirya tundraları. Dünyanın bazı yerlerinde ise sıcaklık dört değil 10 derece de artsa farketmeyecek çünkü zaten oralarda kimse yaşamıyor, mesela Avustralya’nın ortaları, Büyük Sahra ya da Taklamakan çölleri. Ama bu istisnaların dışında, bugün milyonlarca insanın yaşadığı alanlar belki iklim değişikliği ile çöle dönecek.
Bu yüzden, iklim değişikliğini sebepleri karışık, sonuçları belirsiz, tedavisi sorunlu, adeta şeytanın bizi sınamak için önümüze koyduğu bir mesele olarak tanımlamak gerekiyor. Bedeli neyse ödeyelim bitsin denmiyor. Bedel meçhul ve dünyanın neresinde yaşadığınıza bağlı. Üstüne üstelik iklim değişikliğine karşı bulduğunuz bazı çarelerin zaman içinde istenmeyen başka sonuçları olabilir.
Bilgisayar modelleri ne olacağını göstermiyor mu?
Bilgisayar modelleri çok gelişti, onları kullanarak iklim değişikliğinin bölge bölge sene sene sonuçlarını hesaplayamaz mıyız? Maalesef hayır demek zorundayım.
Mevcut modeller kuşkusuz çok değerli ve iyi niyetle hazırlanmış ama bilgisayar modellemesi biraz yapan bilir ki böyle karmaşık modeller varsayımlarınıza dayanır. Varsayımları kalibre etmek için veri gerekir. Verilerin toplanması için zaman gerekir.
Sonuç
Substack makale limitine yaklaştım. Şu önermelerle bitireceğim:
Önlem almazsak, dünya sıcaklıkları 2100 senesine kadar 3-4 derece artacak.
Maliyet yaşadığınız yere göre değişecek. Çok zarar görenler de olacak, iklim değişikliğini faydalı bulanlar da olacak.
İklimin nerede nasıl değişeceğini kestirmek imkansız. Bilgisayar modelleri var ama güvenilir değil.
Ülkelerin asgari yapması gerekenler:
Yerel iklim değişikliğini ölçüp modelleri kendi bölgeleri için kalibre etmek
Yağmur, sıcaklık, yeraltı suyu, dağlardaki kar gibi hayati verileri gözlemek ve yerel iklim değişikliğini o veriler açısından kayda geçirmek.
Küresel tartışmalara aktif taraf olmak ve katılınmayan forumlarda verilen kararlardan etkilenme riskini azaltmak.
References
Koonin, S. (2022). Unsettled: What Climate Science Tells Us, What It Doesn't, and Why It Matters. Kindle edition.
Masson-Delmotte, V., M. Schulz, A. Abe-Ouchi, J. Beer, A. Ganopolski, J.F. González Rouco, E. Jansen, K. Lambeck, J. Luterbacher, T. Naish, T. Osborn, B. Otto-Bliesner, T. Quinn, R. Ramesh, M. Rojas, X. Shao and A. Timmermann, 2013: Information from Paleoclimate Archives. In: Climate Change 2013: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fifth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Stocker, T.F., D. Qin, G.-K. Plattner, M. Tignor, S.K. Allen, J. Boschung, A. Nauels, Y. Xia, V. Bex and P.M. Midgley (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA.
Peabody (dünyanın en büyük kömür maden şirketi) bu koronun en başındaydı.
1 karbon (C) atomunun ağırlığı = 12
1 Oksijen molekülünün ağırlığı = 2 x 16 = 32
1 CO2 molekülünün ağırlığı = 32 + 12 = 44
Mesela Koch biraderler. Koch Brothers diye gugullayın, seçimlerde demokratlara karşı cumhuriyetçileri, iklim değişikliği tartışmalarında kafa bulandırma amaçlı sözde bilimsel çalışmalara yaptıkları milyarlarca dolarlık desteği görünce şaşıracaksınız. David Koch üç yıl önce öldü. Charles Koch hala yaşıyor.
İnanan ve inanmayan (mümin ve münkir) tanımlamaları dinsel çağrışımları akla getiriyor. Pek yanlış değil. Her iki takımın taraftarlarının çoğunluğu konuyu enine boyuna araştırmış olmadığı için, görüşlerin oluşmasında düşünceden ziyade inançlar hakim.
O zamana kadar ben ölürüm ama torunum Eleanor, 2100 senesinde kendi torunlarını ve belki torunlarının çocuklarını seviyor olacak. Onlara kıyamam.
Halim, cok iyi yapip bunlari bir araya getirmissin ve ortaya cok gerekli bir makale cikmis. Cok etkilenmedim desem yalan olur.
Uzun zamandir dunyada dunyaya en cok zarar verenlerin insanlar oldugunu dusunuyorum. Cevre kirliligi ve degisen iklime de en fazla katkida bulunan seylerin basinda nufusun cogalmasinin disinda kapitalizmin asiri tuketim koruklemesi, gerekli ya da gereksiz asiri enerji kullanimi, madencilik ve fosil yakitlarin cikarimi nedeniyle dogal dengenin bozulmasi, agaclarin yok edilip betonlasmaya acilmasi diye dusunuyorum. Plastiklerden ve diger kirleticilerden hic bahsetmeyecegim.
Bana kalirsa bu gidiste eger yeni bir dunya bulabilirlerse ilk gitmek isteyenlerin de bu kapitalizm sevicilerinin olacagini dusunmekteyim. Cozum nedir o halde? Bence nufusun kontrol altina alinmasiyla baslayip savas aletlerinin ortadan kaldirilmasi ve insanlari besleyebilen belki daha durgun bir yapinin olusturulmasi ile surdurulebilir bir duzene girilmesi, oldugunca dogal enerji kaynaklarinin, gunes, ruzgar, dalga vs enerji kaynaklarina yonelinmesi bir cozum icin baslangic olabilir dusuncesindeyim. Yoksa gelecek nesiller bu artan nufus karsisinda cok zor durumda kalacaklar. Kendi yasamimda sureci izleyerek pek cok tahminde bulunmustum, ne yazik ki bunlarin hepsinin gerceklestigini de gordum. Gelecekte bunlarin gerceklesmesi cok daha kisa surelerde olacak bundan artik eminim. Umarim insanlik aklini dogru yonde kullanir da gelecek nesillere yasama alani acar.
Eğer evren kapalı bir sistem ise, artan entropi eninde sonunda her şeyin bitimi olacak. Neyse ki, en kötümser tahminle, bir kaç milyar senemiz daha var bu sona ulaşana kadar.