Lütfen abone olun; lütfen paylaşın.
Abonelik bedava. Abone olun ki her posta doğrudan size gelsin. İlk önce siz okuyun. Aboneliğin bir sıkıntısı yok. E-posta adresiniz kimse ile paylaşılmayacak.
-+-+-+-+
Stanthorpe
Geçen hafta sonu Stanthorpe'a gittim, bir geceliğine.
Stanthorpe, bizim evden yaklaşık 200 km, arabayla üç saat sürdü. Rakım yaklaşık 1000 m ve bu nedenle Brisbane'den daha serin bir yayla. Elmaları ve üzüm bağlarıyla tanınır. Kırk iki yıldır burada yaşıyorum ama gitmemiştim. Geçen hafta kısmetmiş
Taylan orayı iyi bilir, Stanthorpe'a yaklaşırken, Stanthorpe Cheese'de durak yapmamı önerdi.
Taylan’ın önerdiği "Çiftçi Öğle Yemeği" (Ploughman’s Lunch). Çiftçi değilim ama üç saat araba sürdüm, acıktırdı.
Peynir kendi icatları, adına Tait demişler. Peynir seçimini, bir peynir tadım tabağı aldıktan sonra yaptım. Küflü kamembert benzeri bir kabuğu var ama içi İsviçre peyniri kıvamına yakın tad ve sertlikte. Hoşuma gitti. Masadan kalkarken, iki paket de Brisbane için aldım. Biri bize, biri Taylan’a. Fatura, Ploughman’s Lunch, peynirler ve bir kadeh şarap dahil, 42 dolardı (1000 TL). Şarap yerel mahsül, gayet kuru ve güzel bir Şiraz idi Maalesef yapımcısını sormayı unuttum.
Yan tarafta, üstü kaliteli ağlar ile örtülü büyük bir zerzevat bahçesi gördüm. Korunaklı ziraate güzel bir örnek olarak resmini çektim.
Daha sonra motele gidip, check-in yaptım. Booking.com aracılığıyla rezerve ettiğim odanın geceliği 133 dolardı (3200 TL). Bulvar Moteli. Odalar küçük ama temiz ve gerekli olan her şey var. Otel manajeri de çok dost canlısı ve yardımsever bir hanımdı. Penceremden Quart Pot Creek'e bakıyordu. Bir dahaki sefere rezervasyon yaptığımda, yine nehir kenarında bir oda istemeyi hatırlamam gerekiyor.
Bu derenin tarihi önemi var. 1856'da, dere çevresinde bulunan kalay yatakları sayesinde başlamış Stanthorpe. Ana caddeye asılan bir plaketten, bölgenin dünya çapında zengin bir alüvyon alan olduğunu ve kalay satışının o dönemde yaklaşık 2,5 milyon sterlin kazandırdığını öğrendim (o zaman Avustralya, İngiltereiz sömürgesiydi ve para birimi sterlindi). Bugünkü dolar cinsinden bu, yaklaşık 1 milyar dolara denk geliyor ve o tarihten on yıl önce NSW'den ayrılan Queensland Sömürge Hükümeti'ne mali istikrar sağlayan önemli bir faktör olmuş.
Ana Cadde
Ana cadde, Maryland Caddesi'nde bir gezintiye çıktım:
Benzer büyüklükteki Avustralya taşra kasabalarından daha zengin görünüyor. Stanthorpe'un nüfusu az aslında, 5300. Anca ziyaretçiler sayesinde ana caddedeki tüm dükkanlar ayakta kalabiliyor herhalde.
Kasabanın büyük bir Woolworths mağazası var:
Benzer nüfusa sahip bazı küçük kasabalarda insanların Woolworths veya Coles gibi süpermarketlerin girmesine karşı gösteriler yaptığını hatırlıyorum. Nedenini hiç anlamadım. Küçük bir kasabada yaşıyor olsaydım, her şey satan yerel mağazanın sahibi olmadığım sürece bir süpermarketin açılmasını memnuniyetle karşılardım.
Maryvale Caddesi'nin diğer ucundan ana alışveriş bölgesinin bir başka görünümü:
Quart Pot Deresi Yürüyüşü
Motelime dönüp yukarıdaki odamın penceresinden görünen dere boyunca yürümeye başladım. Saat öğleden sonra 3 civarıydı. Aşağıdaki videoda gördüğünüz kuşlara Minik Corella deniyor.
Yakınımdayken çok daha fazla tantana yapıyorlardı ama ben uçuşlarını kaydetmek için telefonumu çıkardığımda çoktan uzaklaşmışlardı. Onların yaygarası, nehir boyunca öğle uykusu yapan bu yarasaları rahatsız etmedi:
Akşam yemeği zamanı
Yaklaşık iki saat yürüdükten sonra acıkmaya başladım. Stanthorpe'da güzel yemek seçenekleri var. Üç muhtemeli kısa listeye aldım: Biftek, cips ve biradan oluşan bir akşam yemeği için Granite Belt Brewery veya aynı türden Aussie Beef Steakhouse; veya Anna's Restaurant'ta İtalyan yemeği. Queenslander türünden bir binada güzel ve rahat bir restoran olan sonuncu ihtimali eçtim:
Dışarısı yaklaşık 15 dereceydi ve Minestrone çorbasıyla başlamak istedim:
Bu mükemmel başlangıç ardından, Canelloni yedim:
Cannelloni iyiydi ama Minestrone ile aynı standartta değildi. Makarna benim damak tadıma göre biraz fazla hamurluydu ve kıymayı yağlı buldum. Şarap seçimim Symphony Hill Shiraz'dı. Ertesi gün yakındaki Euka'daki şarap imalathanesini ziyaret ettim.
Gece Yürüyüşü
Akşam yemeğinden sonra nehir boyunca öğleden sonraki yürüyüşümün tersi yönde bir yürüyüş daha yaptım. Bu beni yerel bir cazibe merkezi olan “Büyük Termometreye” götürdü:
Bu fotoğrafı Pixel 7 kameramın gece modunu kullanarak çektim. Avustralya semaları için yön bulmaya yarayan Southern Cross (Güney Haçı) kümesini görebilirsiniz. “Büyük Termometre”nin üst kısmında görüntülenen sıcaklık okunmuyor, 13.1 dereceydi.
Aşağıda, gece vakti köprünün altında pek uğursuz görünen karanlık bir girdap görüyorsunuz.
Kahvaltı
Yerel gazetede, Stanthorpe kızı Taleyha Evans'ın Toowoomba Royal Show'da 2025 Darling Downs Sub-Chamber Showgirl yarışmasını kazandığını okumuştum. Ağustos ayında Queensland şampiyonluğu için Ekka'da yarışacakmış. Ekka'dan sonra ne yapacağı sorulduğunda, Foxy’s denen fırına gidip kapuçino içip kek yiyeceğini söylemiş. Foxy's ana caddedeki fırındı ve oraya kahvaltı için gittim ben de, biftekli, biberli turta (Steak and Kidney pie) ve koca bir bardak siyah kahve aldım:
Pazar sabahı olduğundan kalabalıktı.
Ballandyne
Üzüm bağlarının çoğu Ballandyne bölgesinde, yani daha güneyde. Eukey'deki Symphony Hill şarap imalathanesine gittim. Aşağıda üzüm bağını görüyorsunuz. İlk defa ağlarla kaplı bir bağ görmüş oldum. Ağ ve altındaki iskelet titizlikle kurulmuş ve oldukça pahalıya mal olmuştu sanırım.
Şarap imalathanesinin dışındaki çimlerde devasa mantarlar vardı. İlgimi çekti:
Şarap imalathanesinin içini gezdirdiler. En pahalı şarapları, içi sırsız kiremit küplerde fermente ediliyor.
Küpler Toskana'dan satın alınmış. Böyle kil küplerde mayalanan şaraplara, Amfora deniyor. Şişesini 250 dolara satıyorlarmış. Ben, normal yöntemle (paslanmaz çelik fıçılar içinde) fermente edilmiş Shiraz, Cab Sav ve Tempranillo, şişesi 45 dolara üç şişe satın aldım. Bu hafta Brisbane'de Meliz'le birlikte Tempranillo'yu içtik. Şarap iyiydi ama muhteşem değildi. Brisbane’da bir dükkandan 45 dolara muhtemelen daha iyi şarap satın alınabilir ama bir şarap imalathanesini ziyaret ettiğinizde şarap almadan ayrılmak olmaz.
Elmalı Turta
Stanthorpe'a dönerken ‘Ballandyne Market ve Fırın' tabelalı bir yere uğradım. Ayrıca benzin de satıyordu. Bir fincan kahve içmek istedim ama dolapta gördüğüm elmalı turtaya dayanamadım:
Harikaydı. Çok tatlı değildi ve içindeki elma dilimleri gevrek gevrek ve tam yenilenebilir kıvamdaydı. Turtanın hamuru da iyiydi. Brisbane’a iki turta aldım.
Elma satın almak
Brisbane'e dönerken, Stanthorpe'tan 5 kilometre sonra, yan yolda şöyle yazan bir tabela gördüm: Coco'nun Meyve Bahçesi. Döndüm yola ve büyük bir meyve bahçesinin yanındaki bir kulübeye varmak için 200 metre sürdüm. Kulübede yere büyük kaplarda elmaları yığmışlar, siz seçip alıyorsunuz. Seçenekler Red Delicious, Royal Gala ve Granny Smith'ti. Bu meyve bahçesinde henüz Pembe Hanım (Pink Lady) yoktu. Bu sonuncusu biraz bizim Amasya elmasının büyüğüne benzer, mayhoş bir lezzeti var. Eleanor’un en sevdiği elma türü.
Brisbane'e doğru 10 km daha sürdükten sonra bir tabela gördüm: Middlemount Yolu, Sam's Fruit Mağazası. Burayı da bir teftiş gerektiğini düşündüm:
Burada hayret Pink Lady vardı, Dört kiloluk bir kutu aldım. Ayrıca bir kutu Roma domatesi (burada öyle deriz İtalyan türü domateslere), biraz salatalık ve bir sap kereviz.
Yolculuğumun geri kalanı olaysız geçti. Büyücekk bir taşra kasabası olduğunu düşündüğüm Warwick'te bir mola verdim ama orası hakkında söyleyecek pek fazla bir şeyim yok. Şehir Merkezinde durmuştum bir tuvalet molası olsun diye. Güzel giyimli çiftler, muhtemelen Kilise Ayini'nden sonra Pazar günü öğle yemeği için restoranlara yürüyorlardı (güzel kıyafetlerden dolayı kiliseden geldiklerini tahmin ettim).
Brisbane'de
Sonunda Brisbane'de Stanthorpe'tan getirdiğim şeylerin bir resmini çekmem gerektiğini düşündüm:
Elmaları ve elma sirkesini aileyle paylaştım. Hala çok sayıda elmamız var ve umarım bozulmadan onları bitirebiliriz.
-+-+-+-+
Pascal Hagi
Pascal ve Hagi her marulu yemezler. Sadece Coles'tan aldığım bu Cos Marul denilen türü yiyorlar. Hidroponik olarak üretiliyor ve ince bir marulun maliyeti yaklaşık 4 dolar. Loriketlerin düzenli olarak yeşillik yemesi gerektiğini ve bunun da onların yeşillik kaynağı olduğunu söylerler.
-+-+-+-+
İstanbul - Brisbane fiyat kıyaslaması - AT endeksi
Temmuz ayında, Avustralya (AU)-Brisbane Coles süpermarket ve Türkiye(TR)-Istanbul Migros süpermarket fiyatlarını karşılaştırmak için AT endeksi diye bir sepet yapmıştım. Bu sepet için 12 Nisan fiyat kıyaslaması aşağıda Türk Lirası olarak resmediliyor. Avustralya fiyatlarını Türk lirasına çevirirken, döviz kuru olarak 1AUD=23.92TRY kullandım. Gördüğünüz gibi, İstanbul’da et ve pirinç, Brisbane’dan daha pahalı. Yumurta fiyatları hemen hemen aynı. Yumurta türleri çok fazla olduğu için tam emsalleri bulup kıyaslamak kolay olmuyor.
Aşağıdaki grafikteki y-ekseni, İstanbul ve Brisbane fiyatları oranını, yani AT indeksinin tersini, gösteriyor.
Trend (kırmızı çizgi) yükseliyor, yani 5 Temmuz 2024'ten bu yana ortalama Türkiye fiyatları yavaş yavaş ortalama Avustralya fiyatlarına yaklaşıyor.
Kullandığım veri tabanı ve yazılımları github’dan indirebilirsiniz isterseniz.
Sevgili Halim,
Öyle güzel anlatmışsın ki dolaştığın yerleri görmüş gibi oldum.
Teşekkür ederim.
Woolworths konusunu şöyle düşünüyorum:
Eskiden Türkiye’de de biliyorsun böyle büyük marketler yoktu. Sokak veya mahallelerde Bakkal’lar vardı. Sokak sakinleri günlük-haftalık ihtiyaçlarını bakkallardan temin ederler, istedikleri ürün yoksa, bakkala sipariş verirlerdi. Daha sonraları bakkallar biraz büyümeye başladı. Adları Market oldu. Maliyetli ve zahmetli olduğundan herkes market açamıyordu. Marketler de büyüyünce Süper Market’ler haline dönüştü. Dolayısıyla eski bakkallardan eser kalmadı. Hatta bu konuda rahmetli Ferhan Şensoy’un “Kahraman Bakkal, Süpermarkete karşı” isimli bir oyunu da vardı.
Şimdilerde Anadolu’da köylerde (şehirlerde ve büyük şehirlerde dahi) eski bakkalların yerini Bim, A101 gibi dükkanların aldığını çok gözlemledim.
Hele hele internet alışverişleri hayatımıza girdiğinden beri, marketlerin de pabucu un damlara atılacağı yakındır kanaatindeyim.
Pascal’ın “yan gözle” seni izlemesi çok hoştu.
Herkese selam ve sevgiler.
Necil Engür
(16 yaşından beri arkadaşın)
🤪🤪🤪🤪
❤️❤️❤️❤️
🧿🧿🧿🧿
🥰🥰🥰🥰