Consider Filebas (Fenikeli Filebas'ı Düşün)
Aniden Oluşan Omuz Ağrısı: İyileşmeye Doğru Altı Gün.
Lütfen abone olun; lütfen paylaşın.
Abonelik bedava. Abone olun ki her posta doğrudan size gelsin. İlk önce siz okuyun. Aboneliğin bir sıkıntısı yok. E-posta adresiniz kimse ile paylaşılmayacak.
-+-+-+-+
Bölüm 1: Sağlıklı olayım derken omuzumu sakatladım
2020'de COVID çıktığında spor salonları kapandı. Meliz ile ben daha önce düzenli giderdik ama geri dönüş bir kaç yıl aldı. Nihayet geçen Ekim ayında tekrar başladık.
Ben bıraktığım yerden devam ettim, aynı programı izleyip aynı egzersizleri yapıyordum. Sağ kolumun üst kısmında biraz ağrı çıktı. COVID molası sırasında kaslar zayıflamıştır, azim ve düzenli antrenmanla düzelir dedim.
Dişimi sıkıp yola devam ettim:No Pain No Gain, emeksiz yemek olmaz. Adaleler kuvvetlendikçe ağrı azalır diye düşünüyordum.
Ağrı geçmedi. Daha da kötüleşti. Sonunda, en çok rahatsızlık veren egzersizlerin bazılarından vaz geçirecek bir seviyeye ulaştı. Yine de programımın geri kalanına devam ettim.
Sonra, yaklaşık üç hafta önce, işler tamamen değişti.
Sağ kolumdaki ağrı birdenbire hızla artmaya başladı - sadece egzersiz sırasında değil, evde otururken de ağrıyordu artık. En ufak bir ani hareket dayanılmaz bir acı verebiliyordu. Kolum camdan yapılmış gibi kırılganlaşmıştı sanki.
Nihayet, bunun ciddid olduğuna hükmettim. Profesyonel yardım gerekiyordu. Ağrı henüz dayanılmaz değildi ama sürekliydi ve giderek kötüleşiyordu. Bir fizyoterapiste görünmeye karar verdim.
Bölüm 2: İlk Yardım — Fizyoterapi randevusu ve sonrası
Salı günü gördüğüm fizyoterapist sorguladı, muayene etti, bana birkaç temel hareket yaptırdı — sağ kolumu kaldır, döndür, indir falan. O sırada, ağrı belirli bölgelerde keskin olsa da, hala makul bir hareket kabiliyetim vardı.
Sorunun, subscapularis tendonunun omuz yuvasına bağlandığı yerle ilgili olduğundan şüphelendi. Ben ağrıyan yer omuz değil daha çok dirsek ile omuz arası dedim. Öyle olurmuş. Ağrı üst koldan yayılıyor gibi görünse de, bu sinir bağlantılarından dolayı farklı yerde hissedilirmiş. İnsanın pazusu sancırmış ama sorunlu nokta muhtemelen daha yukarıda, tendonun omuza bağlandığı yerde olurmuş.
Birkaç güçlendirme egzersizi verdi. Dambıl indirip kaldıracaktım, 3 kiloluk. Onun yanında yaptım, bir sorun olmadı. Bir gün aradan sonra evde denedim. Ağrı dayanılabilir seviyedeydi, 10 üzerinden 3 diye kaydettim.
Yine bir gün aradan sonra, Cumartesi günü aynen tekrarladım ama bu sefer ağrı daha keskindi. Hatta acı veriyordu. 10 üzerinden 5 diye kaydettim
Pazartesiye gelindiğinde durum aniden kötüleşti. Egzersiz hareketini hiç elimde ağırlık olmadan bile yapma imkanım kalmamıştı. Her küçük hareket dayanılmaz keskin acılar tetikliyordu.
Meliz daha ilk ağrı çıktığında beni uyarmıştı ama dinlememiştim. Şimdi daha kararlı bir şekilde duruma el koydu. "Bu böyle gitmez," dedi.
Bölüm 3: Ağrı artarken net teşhis arayışı
Fizyoterapisti aradım, "Ağrı arttı" dedim. Ertesi gün, Salı yani, gelmemi istedi.
Meliz, fizyoterapiye ilaveten bir de doktora git dedi. Yıllardır bizim dertlerimizi dinleyen bir aile hekimimiz (GP) var. Onun ofisini aradım, bir randevusu iptal edilmiş, Cuma sabahı müsaitmiş. Hemen olmasa da, randevunun aynı hafta içinde olması büyük şanstı bu hekim için. O da bizim gibi yaşlanmakta olduğundan, haftada üç gün çalışıyordu ve o yüzden randevu almak zordu.
Salı günü fizyoterapiste gittim. Temel testleri tekrarladık ama fark barizdi — bir hafta önceki hareket kabiliyetine sahip değildim. Ağrı her şeyi değiştirmişti.
Durum biraz karışık dedi. İhtimaller: Donuk omuz (adeziv kapsülit), veya kalsifik tendinit — omuz yuvasına bağlanan tendonlarda kalsiyum birikmesi.
İkisi arasında ayrım yapmak için görüntüleme gerekeceğini söyledi. Neyse ki doktor randevum zaten vardı. Doktordan, sağ omzum ve üst kolum için ultrason ve röntgen iste dedi fizyo.
MR en kesin görüntüyü verirmiş ama, röntgen ve ultrason Medicare (Avustralya'nın genel sağlık sigortası sistemi) tarafından karşılanırken, MR 'da tüm ücret cepten çıkarmış. O noktada, gerekirse MR yaptırıp ücretini ödemeye çoktan razıydım—ama bu kararı vermeden önce doktorumuzu göreyim dedim.
Bölüm 4: Teşhis ve Bıçak Gibi Bir Ağrı
Cuma sabahı aile hekimimize (GP) gittim. Olayın gelişimini anlattım. Bir iki temel hareket kontrolü yaptıktan sonra, fizyoterapist ile aynı görüşte olduğunu, muhtemel iki neden olabileceğini, ama kendisinin donuk omuzdan ziyade kalsifik tendinit teşhisine yakın olduğunu söyledi.
Böyle düşünmesinin iki ana nedeni varmış:
Belirtiler, yani ağrılarım, donuk omuz için çok hızlı gelişmiş.
Ayrıca, ağrının bıçak gibi keskin ve yoğun olduğunu söylüyordum. Halbuki, donuk omuz ağrısı genellikle göz yaşartıcı bir ağrıdan ziyade sızlama düzeyinde olurmuş.
Kalsifik tendinitte, tendonun içinde kalsiyum kristallerinin oluştuğunu ve kas hareket ettiğinde bu kristallerin minik bıçaklar gibi davranarak çevredeki dokuyu kestiğini ve yoğun ağrı nedeninin o olduğunu anlattı.
Kesin teşhis ancak röntgenle ortaya çıkacaktı ama söyledikleri bana makul geldi. Çok şükür hiç böbrek taşı düşürmedim ama ne kadar dehşetli bir şey olduğunu başkalarından duydum — içeriden biri bıçaklar gibi bir ağrı olurmuş. Omzumda hissettiğim şey bundan pek de farklı değildi. Her küçük hareket, sanki biri bıçakla kaslarımı dilimliyor gibi hissettiriyordu.
Doktor, Panadol'a devam dedi, ama aynı zamanda güçlü bir NSAIDS olan Mobic (meloksikam) tavsiye etti — her akşam yemekle birlikte bir tablet.
Panadol raftan satılıyor ama Mobic reçeteliydi. Hemen eczaneye gidip ilacımı aldım ve eve döndüm.
Bölüm 5: Ter, Uyku ve Bir Parça Rahatlama
Cuma gecesi, akşam yemeğiyle birlikte ilk Mobic hapını aldım. Sonra az kitap okudum, biraz televizyon, ve sonunda yattım. Kesiksiz uyudum — ta ki gece 3'e kadar.
Tam gece 3'te, sırılsıklam ter içinde uyandım. Sanki üzerime hortumla su tutulmuş gibiydi. Pijamalarım, iç çamaşırım, hatta yastık kılıfım bile — hepsi sırılsıklamdı.
Meliz'i uyandırmamaya çalışarak, kalktım, sessizce üstümü değiştirdim ve yorganın altına geri sokuldum. Hemen tekrar uykuya daldım — ve sabah 6'da şaşırtıcı derecede dinlenmiş bir şekilde uyandım.
Cumartesi günü iyi geçti. Daha iyi hissediyordum — ağrı tamamen geçmemişti ama bir iyileşme olduğu aşikardı. Her altı saatte bir Panadol almaya devam ettim ve o gece akşam yemeğiyle birlikte ikinci Mobic'imi aldım.
Aynı yatma öncesi rutin. Ve bir kez daha gece 3'te terleyerek uyandım — ama bu seferki o kadar fazla değildi. Ayrıca hazırlıklıydık: Meliz temiz pijama, iç çamaşırı ve hatta çarşafın üzerine sermek için bir havlu hazırlamıştı.
Hızlıca üstümü değiştirdim, havluyu serdim ve sabaha kadar deliksiz uyudum.
Bölüm 6: İyileşmeye Doğru Bir Dönüş
Pazar sabahı geldi ve kendimi iyi hissediyordum. Her zamanki rutinime devamda bir sakınca görmedim — Mt Gravatt Çiftçi Pazarı'na haftalık alışverişe gittim. Özellikle sağ kolumla ağır bir şey taşımamaya dikkat ettim ama ona rağmen daha kolay hareket edebildiğimin farkındaydım.
Günün geri kalanı olaysız geçti. Ve şimdi, Pazar gecesi, kendimi çok daha iyi hissediyorum.
Üst kolumda hiç ağrı yok. O bıçak gibi saplanan, kesen sancı gitti. Biliyorum, biyoloji böyle işlemiyor ama o kadar terlemenin bir şekilde zehirli bir şeyi dışarı atıp atmadığını merak etmekten kendimi alamıyorum — sanki kalsiyum kristallerini "yıkayıp temizlemiş" gibi.
Tamamen iyileştim demek değil bu ama açıkça iyileşme yolundayım bence. Umutluyum. Ve minnettarım.
Consider Filebas (Fenikeli Filebas'ı Düşün)
Yaşanan bu olayı bir uyarı olarak görmeye karar verdim. Sağlığım yerinde olsa ve kendimi gençliğimdeki kadar enerjik hissetsem de, gerçek şu ki: artık genç değilim. Vücut kendini eskisi gibi aynı hızda veya dayanıklılıkta onarmıyor.
Elbette egzersiz yapmaya devam edeceğim. Ama bunu yaparken artık yaşla birlikte gelen doğal sınırlara daha fazla saygı duyacağım. Gençken bu sınırlar zorlanabilirdi. Şimdi daha zor ve bu gerçekliği görmezden gelmenin bedeli var.
Bu yazının başlığı, "Consider Phlebas", kendime bir hatırlatmadır.
Peki, kimdir Phlebas?
T.S. Eliot'ın "Çorak Ülke" (The Waste Land) adlı eserinde adı geçen Fenikeli denizcidir:
Ey dümeni çeviren ve rüzgâr üstüne bakan,
Bir zamanlar senin gibi yakışıklı ve uzun boylu olan Filebas'ı düşün.
Filebas da, birçoğumuz gibi, bir zamanlar dokunulmaz olduğunu düşünüyordu. Eliot okurdan burda durup düşünmesini, bedenin kırılganlığını, gençliğin geçici doğasını ve zamanın kaçınılmaz geçişini hatırlamasını ister.
"Consider Phlebas" aynı zamanda Iain M. Banks'in "Kültür" (Culture) serisindeki ilk romanının da başlığıdır; kıtlık sonrası bir geleceğe dair en yaratıcı vizyonlardan biridir. Kitap, çoğu zaman net bir motivasyon veya ödül olmaksızın tekrar tekrar risk alan, genç Horza'yı konu alır. O da bir bakıma, sonuçları gelip yakasına yapışana kadar kendi sınırlarını görmezden gelir romanda.
Romanı geçen ay yeniden okudum ve şiddetle tavsiye ediyorum. Kültür evreni, çağımızın en büyük sorularından birine kışkırtıcı bir yanıt sunuyor aynı zamanda: Yapay zekâ dengesini doğru kurarsak ne olur?
Banks'ın düşlediği dünyada, para yok, çünkü kaynaklar bol. Toplum, insanlar ile gelişmiş yapay zekâların ortakyaşamı (simbiyozu) tarafından yönetiliyor. Kültür barışçıl, yaratıcı ve genişlemeci bir yıldız medeniyeti — ama bu insan-AI simbiyozunu eleştirenleri de yok değildir. Aslında Horza, Kültür'e muhalif ve onu, yapay zekânın başı çektiği, insan yaşamının sapkın bir formu olarak görüyor.
Horza'nın bu görüşünü paylaşmıyorum. AI konusunda benim iyimser olduğumu biliyorsunuz. Ama, Kültür evreni gibi bir evrende bile, Eliot'ın uyarısı hâlâ geçerli. Yapay zekâ ve bollukla şekillenmiş bir gelecek hayal edebiliriz ama kendi bedenlerimiz hâlâ zamana itaat etmek zorunda.
-+-+-+-+
İstanbul - Brisbane fiyat kıyaslaması - AT endeksi
Temmuz ayında, Avustralya (AU)-Brisbane Coles süpermarket ve Türkiye(TR)-Istanbul Migros süpermarket fiyatlarını karşılaştırmak için AT endeksi diye bir sepet yapmıştım. Bu sepet için 23 Haziran fiyat kıyaslaması aşağıda Türk Lirası olarak resmediliyor. Avustralya fiyatlarını Türk lirasına çevirirken, döviz kuru olarak 1AUD=25.36TRY kullandım. İstanbul’da et ve pirinç, Brisbane’dan hep daha pahalı oldu geçen sene boyunca. Yumurta fiyatları hemen hemen aynı. Yumurta türleri çok fazla olduğu için tam emsalleri bulup kıyaslamak kolay olmuyor.
Bugünlerde Türkiye’de kuru soğan ucuzmuş.
Aşağıdaki grafikteki y-ekseni, İstanbul ve Brisbane fiyatları oranını, yani AT indeksinin tersini, gösteriyor.
Trend (kırmızı çizgi) yükseliyor, yani 5 Temmuz 2024'ten bu yana ortalama Türkiye fiyatları ortalama Avustralya fiyatlarına daha yaklaşmış. Ancak son iki ayda TR fiyatları Avustralya fiyatlarına göre alçalmaya başlamış. Bunun nedeni döviz kurlarındaki değişim olmalı çünkü Türkiye’de enflasyon devam ediyor.
Sepetteki ürünlerin toplam maliyetinin ayrı ayrı her iki ülkede yerel para ile 5 Temmuz 2024’den beri nasıl değiştiğini aşağıda görebilirsiniz.
Maaşlar
Avustralya’da asgari ücret, saat başı olarak ifade ediliyor ve 3 Haziran 2025'te saati 25 Avustralya dolarına yükseltildi. Bir ayda 160 saat çalışılır dersek, aylık ücret olarak 4000A$'a denk geliyor. Asgari ücret alan Avustralyalı işçiler yaklaşık 2,6 milyon veya toplam Avustralya iş gücünün yaklaşık %18'i.
Buna kıyasla, Türkiye'deki asgari ücret ayda 26.000 TRY. Mevcut döviz kuruna göre bu, ayda 1018A$'a denk geliyor.
Kullandığım veri tabanı ve yazılımları github’dan indirebilirsiniz isterseniz.
Çok geçmiş olsun. Umarım iyileşme hızlı bir şekilde ilerler ve kesin tedavi olur. Yaşlanmak bedenin zayıflaması ama zihnin keskinlesmesi ilk aşamada. Sonra zihin de yavaşlayacak sanırım ama kendi yavaş ve hülyalı dünyasında huzur bulacak insan. Yani öyle ummak işime geliyor sanırım. Yazılarınızı okumak çok keyifli ve bilgilendirici. Teşekkürler
Geçmiş olsun. Yaş ilerledikçe beden de kendine has ve hatta başına buyruk bir kimlik kazanıyor. Bu yakıştırma doğru mu bilmiyorum ama insanın bedeni kendinden başka biri gibi oluyor biraz. Onu dinlemeli, ona söz hakkı vermeli, onun gönlünü hoş tutmalı, kısacası onunla anlaşmalı insan.