AUKUS Anlaşması üzerine - İkinci ve Son Bölüm
Avustralya, muhtemel bir anlaşmazlıkta hangi tarafta yer alacağını ilan etti
Birinci bölüm, Çin ile Avustralya arasındaki ekonomik ilişkinin her iki ülke için de ama özellikle Avustralya için ne kadar önemli olduğunu vurgulayarak bitti. Avustralya, 2021 yılında, Çin’in ihtiyacı olan demir cevherinin 60% ını, kömürün 50% sini , doğal gazın 25% ini sağlamıştı. Yine 2021 sonunda, Avustralya’da eğitim gören 558 bin öğrencinin 30% u Çin’den gelen öğrencilerdi.
Yani, demir, kömür, doğal gaz ve eğitim gibi Avustralya’nın en önde gelen dört ihracat kaleminde, Çin, Avustralya’nın en önemli müşterisi imiş, AUKUS anlaşmasının imzalandığı sene sonu rakamlarına göre.
Avustralya, en iyi müşterisi ile arasının bozulacağını bile bile bu anlaşmayı niçin imzaladı?
Savunma stratejisi ABD ittifakına bağlanmışken, Çin ile yükselen ekonomik ilişkilerin doğurabileceği sonuçlara, Profesör Hugh White1 daha 2013 senesinden dikkat çekmişti:
Avustralya'nın geleceği Amerika ve Çin'e bağlı … İyi geçinirlerse, Asya'nın geleceği parlak ve Avustralya'nın barış ve refah için iyi bir şansı var. Kötü geçinirlerse, bizi karanlık bir gelecek bekliyor. (ABD ve Çin) ekonomileri derinden iç içe geçmiş durumda ve … genellikle iyi yönetiliyorlar. Ancak Çin'in gücü arttıkça … birbirleriyle barışık kalmaya devam edecekler mi, yoksa stratejik rakip - hatta düşman - mı olacaklar. (Hugh White, The China Choice: Why America Should Share Power, Black Inc Books, 2013)
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F44252f53-21b5-4f1c-a255-74eb3c8b2959_1400x2165.jpeg)
Profesör White’ın görüşleri, Avustralya savunma stratejisi tartışmalarında bir kanadı, kıtasalcı kanadı, temsil ediyor. Tüm tarafları ve ana tezleri özetlemeye çalışacağım.
Avustralya kendini en iyi nasıl savunur?
Kırk yıldır süregelen tartışmanın taraflarını en kaba hatları ile ikiye ayırabiliriz:
Kıtasalcılar (Continentalist)
Avustralya müstakil bir kıta üzerinde yerleşik bir ülke olarak dünyada tektir ve bu durumun sunduğu avantajlar, milli savunma stratejilerine temel teşkil etmelidir. Kıtasalcılar, savunma harcamalarının ilk başta kıt’a ve yakın çevre savunma sorunlarına odaklanması gerektiğini savunup daha uzaktan muhtemel tehditleri de iyi istihbaratla takip ve teyakkuz öngörürler.
Seferiler (Expeditionary)
Müstakil kıt’a olmak Avustralya’ya eskiden belli avantajlar tanımış olsa da, günümüz dünyasında bu avantajların öneminin azaldığını savunan Seferilere göre, Avustralya daha geniş bir alanda daha uzak diyarlarda, ve müttefikleri ile birlikte caydırıcı bir güç olmak zorundadır.
Avustralya’nın milli savunma politikasının somut tezahürü her iki kanattan da esinlenen, “little by little in the middle” (Cem Yılmaz’a selam) yani hem ordan hem burdan karışık oldu şimdiye kadar. Mesela 2016’da yayınlanan Savunma Beyaz Kitap güncellemesinde, Avustralya’nın stratejik öncelikleri üç noktada sıralanıyordu:
Kıt’a ve çevresinin güvenliği
Yakın bölge (PNG, Timo Leste ve Pasifik Adaları) güvenliği
İndo-Pasifik alan güvenliği ve küresel nizam
Yani her iki eğilime de yer verilmiş, öncelik kıtasal gibi gözükse de.
Durumu biraz karikatürize ettim. Anlaşılması kolay olsun diye. Yoksa savunulan stratejiler benim yukarıda aktardığımdan çok daha nüanslı. Nüanslara girmek ayrıntılı bir araştırma gerektiriyor. Yazının amacı o değil.
O zaman gelelim denizaltılara.
Dizel ve nükleer denizaltı farkı
On iki dizel sürümlü denizaltının siparişi 2016’da Fransa’ya verildi. Bu büyüklükte (90 milyar Avustralya doları) bir ihale süreci yıllar aldı. 2016 Savunma Beyaz Kitabının o yıllardaki Savunma Bakanlığı zihniyetini yansıttığı kabulünü yapacak olursak, dizel sürümlü denizaltı tercihinin zamanın kıtasal düşüncesini yansıttığını söyleyebiliriz.
İki teknoloji arasındaki fark, 2013 senesinde, Washington merkezli bir Think Tank tarafından yayınlanan bir raporda2 grafik olarak şöyle özetlenmiş:
![](https://substackcdn.com/image/fetch/w_1456,c_limit,f_auto,q_auto:good,fl_progressive:steep/https%3A%2F%2Fbucketeer-e05bbc84-baa3-437e-9518-adb32be77984.s3.amazonaws.com%2Fpublic%2Fimages%2F7f0c1793-6d78-498a-bef7-af19cfcab972_1110x1318.jpeg)
Bu şekilden anlıyoruz ki, dizel sürümlü denizaltıların menzili yalnızca Avustralya ve yakın çevresinde dolaşmaya yeterli. Nükleer sürümlü bir denizaltı ise, Taiwan açıklarına kadar su altında yol alıp, orada yine yüzeye çıkmak zorunda kalmadan 73 gün kalabilir. 2016 yılındaki tercih dizel olduğuna göre, o zaman Taiwan açıklarına denizaltı gönderip oralarda boy göstermek gibi bir düşüncesi yokmuş Avustralya Deniz Kuvvetlerinin. O zamandan dizel denizaltı siparişinin iptal edildiği Eylül 2021’e kadar ne değişti. İlk siparişi veren ve 2021’de aynı siparişi iptal eden iktidarların ikisi de aynı siyasi partidendi (Liberal-Milli Parti koalisyonu) ama farklı liderler iş başındaydı.
Son beş yılda Çin - Avustralya İlişkileri
Avustralya Savunma Bakanlığının, 2016 da kıtasal bir tercih yapmışken, 2021 de bunu görünürde seferi bir yönde değiştirme nedeni, tarafından açık açık telaffuz edilmiş olmasa da, hem ABD hem Avustralya yetkilileri tarafından, geçen beş yıl içinde Çin’in tutumunda gözlenen değişiklikler olduğu söylendi.
Son beş senede Çin dış siyasetinde hatırı sayılır bir değişim olduğunu sanmıyorum. Batı basınında bu konuda çok yorum yapıldı ama onların arasından kafama yatanları seçip gerisini ihmal ederek bir yorum yapmak istemiyorum. Çin zenginleştikçe sesi daha gür çıkmaya başladı ama bu şaşırtıcı olmamalı.
Avustralya açısından bakıldığında bazı izahı zor gelişmeler oldu. Mesela, bir önceki başbakan, Scott Morrison, 2020 senesinde durup dururken COVİD virüsünün nasıl çıktığını anlamak için bağımsız bir grup tarafından Çin’de inceleme yapılması isteminde bulundu. Bu Çin tarafından olumlu karşılanmadı tabii, çünkü böyle bir şey istemek, siz bir şeyler saklıyorsunuz biz gelelim oraya, işin iç yüzünü anlayalım demek. Böye bir talebi ABD den de önce ilk olarak ortaya atmak niçin Avustralya başbakanına düştü hala anlamış değilim.
Daha sonra karşılıklı bir takım diplomatik atışmalar oldu, bazı Avustralya mallarının Çin’e girmesinde zorluklar olduğu söylendi ama ticari ilişkiler kesintisiz devam etti. Aşağıdaki grafikte Avustralya’ya Çin’den gelen yatırım miktarının yıllar içinde değişimini görüyorsunuz.
Son senelerde bir düşme var ama bu genel olarak Çin’in dış yatırımlarındaki eğilimle aynı yönde. Aşağıda, tüm dünyaya Çin’den giden sermayenin nasıl değiştiğini görebilirsiniz.
Pandemi dolayısı ile bütün dünyada finans ilişkileri yavaşladı. Bu grafiklerden ben onu anlıyorum.
Benim Yorumum
Şimdiye kadar yazılanlar benim yorumum değil, elimden geldiğince kaynaklara dayandırmaya çalıştığım ve kamu oyuna açık olarak cereyan eden olaylar. İlk bölümün sonunda sorduğum sorunun cevabını vermekte yetersizler maalesef.
Yine de bir tahminde bulunacağım.
Bence, Avustralya, Çin ile ABD arasında denge siyasetini sürdürüyor. Fransa’ya 4 milyar dolar kontrat iptal cezası ödeyerek gelecekteki bir yüz milyar harcamayı iptal etmiş oldu. Nükleer denizaltı için henüz somut bir anlaşma yok ve hiç nükleer denizaltı alınmayabilir bile. Yani niyet ifade edildi ama belli bir ürünün tedariğine doğru somut adım yok. Uzmanlar, eğer denizaltılar alınırsa, Avustralya’ya gelmelerinin en az 2040 olacağını söylüyorlar. O zamana kadar kim öle kim kala.
Zaten yeni hükümet işe başladıktan sonra sanki Çin ile ilişkilerin en azından tonu değişmiş, iki taraftan da kullanılan dil daha yumuşamış gibi görünüyor. Umarım böyle devam eder.
Avustralya National University (ANU) da stratejik çalışmalar Emeritus Profesörü Hugh White, 2000 yılında yayınlanan ve Avustralya’nın o dönemdeki savunma stratejisini belirleyen ‘Avustralya Savunma Beyaz Kitap 2000’ in baş yazarıydı.
Beyaz Kitap (White Paper) nedir diye merak edenler için yazıyorum. Avustralya’da, devlet kurumları, önemli konularda strateji oluşturmaya çalışırlarken, ilk önce devlet kademelerinin taslak görüşlerinin ifade edildiği bir belgeyi tartışmaya açarlar ve buna Yeşil Kitap (Green Paper) denir. Yeşil Kitap hakkında kamuoyu tepkileri toplanır özümsenir ve nihai stratejinin belirlendiği Beyaz Kitap (White Paper) yayınlanır.
Denizaltı konaklama süreleri grafiğini aldığım raporu yayınlayan Center for Strategic and Budgetary Assessments (CSBA) kuruluşu, kurumların duruşlarını siyasi spektrumda yerleştirme iddiasında olan bir web sitesinde sağ eğilimli bir Think Tank olarak tanımlanıyor. Bundan bağımsız olarak, New York Times gazetesinde, Think Tank ve Lobi etkileri üzerine 7 Ağustos 2016 tarihli bir makalede, CSBA’nın başka bir raporunun, en büyük Amerikan savaş gemisi ve nükleer denizaltı imalatçısı Huntington Ingalls tarafından finanse edildiği ama bunun raporda deklare edilmediği yazılmış. Bu yüzden, Avustralya denizaltı kıyaslaması hakkındaki raporun da Avustralya ihale sonucunu etkilemek isteyen Huntington Ingalls tarafından finanse edilmiş olması muhtemel. Raporun içinde taradım, sponsor bilgisi bulamadım.