Bir arkadaş, AUKUS anlaşması hakkında yazmamı istedi. Konu uzun ve bir postada bitmeyecek. İlk bölümü şimdi okuyun. Gerisi haftaya inşallah.
Avustralya (AU), İngiltere (UK yani United Kingdom ya da Birleşik Krallık), ve ABD (US) 15 Eylül 2021’de AUKUS anlaşmasını imzaladı. Anlaşmadan sonra, Avustralya, Fransa’ya 2016’da verdiği denizaltı siparişini iptal etti. ABD ve/veya İngiltere’den gelecekti artık yeni denizaltılar. Kapsam, anlaşma metnine göre, bir denizaltı tedarik anlaşması ile sınırlı ama liderler değilse bile memurlar tarafından verilen demeçler bunun Doğu Asya’da Çin’e karşı beraberlik tesbiti olduğu yönünde.
Fransa’dan dizel motorlu denizaltı alınacaktı. Avustralya 830m Avustralya doları ödeyerek siparişi iptal etti ama, senato bütçe komisyonunda, diğer giderlerle birlikte satın alınmayacak denizaltıların toplam bedelinin 5 milyar Avustralya dolarını bulacağı açıklandı. AUKUS denizaltılarının motoru nükleer olacak. Beyaz Saray’la eş zamanlı basın toplantısında, Avustralya Başbakanı Scott Morrison (Liberal Parti) nükleer motor tercihini şöyle izah etti:
2016 senesinde dizel siparişi verdiğimizden bu yana durum değişti. Avustralya evvelden nisbeten güvenli bir bölgedeydi ama artık yeni tehditler var ve bu tehditler nükleer güçle çalışan bir denizaltı gerektiriyor (Basın Toplantısı)
Nükleer motor, denizaltının yakıt ikmali olmadan daha uzun süre su altında daha uzun menzilde çalışabilmesi demek. AUKUS müttefiklerinin bugün bunu niçin önemli gördüklerine daha sonra (ikinci bölümde) değineceğim.
Basın toplantısında ve anlaşma metninde herhangi bir ülke ismi zikredilmedi ama anlaşmanın basit bir denizaltı tedarik anlaşması değil, Çin’e karşı bir üçlü ittifak anlaşması yolunda olduğuna dair kamu oyunda oluşan kanıyı yalanlayan bir açıklama da gelmedi.
Avustralya kamuoyunun tepkisi
Avustralya kamuoyunun tepkisi genellikle olumlu oldu. Avustralya İşçi Partisi (ALP), aynı gün yayınladıkları bir basın bildirisi ile AUKUS anlaşmasına destek verdi. Tek tük muhalif sesler fazla yankı uyandırmadı, bunlardan bir tanesi Avustralya yakın tarihinin efsane liderlerinden Paul Keating olmasına rağmen.
Avustralya kamuoyunun AUKUS anlaşmasına fazla karşı çıkmamasının nedenleri bence şunlardı:
AUKUS ile iptal edilen Fransız denizaltı siparişinin 50 milyar Avustralya dolarlık faturası tepki uyandırmıştı. Kontrat imzalandıktan sonra, çeşitli nedenlerle muhammen bedelin katlanarak artması bu tepkiyi arttırdı.
Avustralya halkı, Rainbow Warrior1 gemisinin Fransız gizli servisi tarafından batırılmasından beri Fransa’ya mesafelidir. Fransa’ya verilmiş bir ticari taahhütün bozulmasından halk çok rahatsız olmadı.
Avustralya ile ABD, yüzyıldır birbirlerini stratejik müttefik olarak görür. Avustralya hükümetlerinin ABD’nin arkasından uluslararası maceralara atılmasına halk alışkın, mesela Vietnam, 1. ve 2. körfez harekatları, Afganistan vb. Bu yüzden, AUKUS bir şaşkınlık yaratmadı.
Halkın tepkisi böyle iken, bu anlaşma halk böyle istedi diye imzalanmadı tabii ki. AUKUS anlaşması, Avustralya savunma stratejistleri arasında Avustralya ve Çin ilişkileri üzerine yirmi yıldır süren bir tartışmada yeni bir aşamaya işaret ediyor. Bunu tarihsel bir çerçeve içinde açıklamak istiyorum.
Ekonomik ilişkilerin yükselen grafiği
Avustralya-Çin ilişkilerini doğru bağlama oturtmam ve AUKUS’un anlamını bu bağlam içinde açıklayabilmem için, Avustralya ekonomisini anlatmam lazım. Aksi halde, Türkiye gibi imalat sanayii nisbeten güçlü bir ülkeden bakarak Avustralya siyasetlerini anlamanın mümkün olmayacağı kanaatindeyim. Yazı uzayacak farkındayım ama başka yolunu bulamadım.
Avustralya’ya 1982 yılı sonunda geldiğimde, iktidarda Liberal-Milli Parti (Liberal-National) koalisyonu vardı. Üç ay sonra yapılan seçimleri İşçi Partisi (ALP) kazandı ve 13 sene kesintisiz başta kalacağı yeni bir dönem başlattı. Bob Hawke ve Paul Keating’e atfen bu dönem Hawke-Keating2 dönemi diye anılır. Onlardan önce, Avustralya sanayii gümrük duvarları arkasında korunurken dünyaya tarım ürünleri (mesela yün) satarak ekonomisi dönüyordu. Evinize aldığınız beyaz eşya ve diğer tüketim mallarının çoğu yerli üretimdi. Üç büyük şehirde (Melburn, Adelaide, Brisbane) otomobil fabrikaları vardı. Bu fabrikalar, ancak gümrük duvarları sayesinde ayakta kalabiliyorlardı ve her şey çok pahalıydı.
Bu yılların aynı zamanda, dünya ekonomisinin ciddi anlamda küreselleşmeye başladığı yıllar olduğunu hatırlayın. Hawke-Keating hükümetleri Avustralya’yı bu yeni çağa uydurma görevini kendilerine misyon edindi. Bazı alanlarda gümrük vergisi hemen sıfırlandı, otomotif gibi önemli sanayii kollarında ise kademeli olarak kaldırılmaya başlandı. Şimdi okuyunca şaşırtıcı geliyor ama, o zaman şimdikinden çok daha güçlü olan sendikaların icraate aşırı bir muhalefeti olmadı, belki ALP hükümetinden geldiği için. Bu dönem ve sonrasında, bu önlemler sayesinde, Avustralya ekonomisi yeniden yapılanmak zorunda kaldı, ister istemez dünya ile eşit şartlar altında rekabet edebileceği alanlara yöneldi, bu rekabete ayak uyduramayacak olanlar kapandı.Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak, Avustralya ihracatının da karakteri değişti. Aşağıdaki şekil bu değişimi gösteriyor.
1980 senesinde toplam ihracatın üçte birinden az olan kömür ve mineraller, 2013 yılında 60% oranına ulaştı. 2020 senesine geldiğimizde, bu oranı daha da artmış buluyoruz. Aşağıdaki tabloda, 2019-2020 mali yılındaki ihraç kalemlerinin bilançosunu görüyorsunuz:
Hawke-Keating hükümetlerinin reformlarının sonucunda, Avustralya dünyanın maden ocağı haline geldi denebilir. Maden ürünleri dışındaki ihracat kalemlerinde hacim düştü3. Reform sürecinin başlarında fabrikalar kapanıp işsizlik artarken hoşnutsuzluk oldu ama bu süreçten Avustralya genel olarak zenginleşerek çıktı.
IMF'ye göre Avustralya, 2023'te dünyanın 12. büyük ekonomisi olmaya hazırlanıyor. Nominal GSYİH 2.5 trilyon A$ (1.8 trilyon ABD$) civarında olacakmış gelecek sene. Dünya nüfusunun sadece %0.3'üne ev sahipliği yapan Avustralya, küresel ekonominin %1.7'sini oluşturacak bu rakama göre. Bu büyüme, büyüyen ihracat ile oldu.
Avustralya ekonomisinin yakın tarihinin bu kısa özetinden sonra, ana konumuza dönelim. İlk başlarda, ihracat kampanyasının ana hedefleri Japonya ve Güney Kore iken, Çin’in yükselmesine paralel olarak, hedefler arasına birden bire Çin girdi ve 2008 senesinde Japonya’yı geçerek, Avustralya’nın bir numaralı pazarı haline geldi ve ondan beri de Avustralya ekonomisi için Çin’in önemi artmaya devam ediyor.
2020 senesi sonunda, Çin’in Avustralya için önemi çok daha belirginleşti ve tüm Avustralya ihracatının üçte biri Çin’e gitmeye başladı4. Yani, özetle, Avustralya bugünkü refahını Çin’e yaptığı ihracata borçlu.
Perde Arası
AUKUS anlaşmasının telaffuz edilmemiş muhatabının Çin olduğunu düşününce, yukarıdaki bilgiler ışığında, Avustralya niçin bu anlaşmayı imzaladı, ve hadi sağ iktidar imzaladı, o zaman muhalefet ve şimdi iktidar olan İşçi Partisi niçin anlaşmaya tam destek verdi diye sorulabilir. Sorulması da yerinde olur. Bir sonraki yazıda devam edeceğim.
Greenpeace filosunun amiral gemisi Rainbow Warrior Moruroa'da planlanan bir Fransız nükleer testini protesto etmek için Auckland Limanı'ndan çıkmadan bombalanarak battı. Fotoğrafçı Fernando Pereira batan gemide boğuldu.
Fransa başlangıçta sorumluluğu reddetti, ancak iki Fransız ajanı Yeni Zelanda Polisi tarafından yakalandı ve kundakçılık, kundaklama yapmak için komplo, kasıtlı hasar ve cinayetle suçlandı. Skandal, Fransa Savunma Bakanı Charles Hernu'nun istifasıyla sonuçlanırken, iki ajan adam öldürmekten suçlu bulunarak on yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fransız hükümeti tarafından serbest bırakılmadan önce Fransız adası Hao'da iki yıldan biraz fazla bir süre kapalı kaldılar. Dönemin Yeni Zelanda Başbakanı David Lange de dahil olmak üzere birçok siyasi figür, bombalamayı terör eylemi veya devlet destekli terörizm olarak nitelendirdi (Wikipedia).
1983 - 1991 Başbakan Bob Hawke, Hazine Bakanı Paul Keating; 1991-1996 Başbakan Paul Keating.
Tek istisna, içinde bulunduğum eğitim sektörü. Avustralya eğitim hizmetleri (okul ve üniversite ücretleri. vb) 2019-2020 mali yılında ihraç ürünleri sıralamasında, demir, kömür ve doğal gazdan sonra dördüncü. Bildiğiniz gibi, bu pandeminin ilk yılı idi ve dışarıdan yeni kaydolan öğrenci sayısında büyük düşme oldu. Aksi halde, eğitim, doğal gazın önüne geçebilirdi kanaatindeyim ama bunu kesin bilgiye dayanarak söylemiyorum,
Avustralya, bugün, Çin'den ithal ettiğinden daha fazlasını Çin'e ihraç eden dünyadaki birkaç gelişmiş ülkeden biridir. Avustralya Dış İşleri ve Ticaret Bakanlığı (DFAT) rakamlarına göre, 2018-2019 mali yılında Çin, 153.2 milyar Avustralya doları (116.79 milyar ABD doları) ödeyerek tüm Avustralya ihracatının %32.6'sını satın aldı.