Emily St John Mandel'in Station Eleven kitabını bitirdim. Türkçeye Istasyon On Bir olarak çevrilen bu kitap 2014 senesinde yayınlanmış. Benzer konulu kitap ve filmlerle kıyasladığımda, virüs sonrası dünyanın tasviri daha gerçekçi geldi bana. Medeniyet cilası kazınınca insanların vahşi hayvanlara dönüştüğü, hatta kıtlık içinde yamyamlaşıp birbirini yemeye başladığı bir dünya değil. Virüs çok hızla yayılan ve çok çabuk öldüren bir virüs. Ama herkes ölünce, virüsün kendisi de ölüyor. Izolasyonu başarabilenler, bir ay sonra sokağa çıktıklarında görüyorlar ki herkes ölmüş.
There was the flu that exploded like a neutron bomb over the surface of the earth and the shock of the collapse that followed, the first unspeakable years when everyone was travelling, before anyone caught on that there was no place ... where life continued as it had before and settled wherever they could, clustered close together for safety in truck stops and former restaurants and old motels. The Travelling Symphony moved between the settlements...performed music and Shakespeare. (Station Eleven, p 37).
Hikayeyi açık etmiş değilim. Bütün bunlar en baştaki şeyler. Kitabın geri kalan kısmında, sağ kalanların serüvenlerinden bahsediliyor. İnsanların pandemi öncesi yaşadıkları olaylarla pandemi sonrası yaşananlar bir sarmal anlatım olarak sunulmuş. "Seyyah Senfoni", "Medeniyet Müzesi" gibi ilginç ve orijinal icatlar kitaba farklı tadlar katıyor.
Emily St John Mandel'in 2014 senesinde yazdığı bu romanı 2022 senesinde iki buçuk yıllık bir COVİD tecrübesinden sonra okurken, Mandel'in kurgu pandemisini kendi tecrübemizle irdeliyorum. Çok şükür ucuz kurtulmuşuz, daha kötüsü olabilirmiş diyor insan.
HBO Max, dizisini yapmış. Avustralya'da Stan'da gösteriliyor. IndieWire Steve Greene’e göre: “Yapım Ocak 2020'de Şikago'da başladı ve COVID-19 salgını nedeniyle Mart 2020'de kapanana kadar beşte biri tamamlandı. Çekim Şubat 2021'de Kanada'da yeniden başladı ve Temmuz'da bitti. Yani, dünya çapında bir felaket öncesinde, felaket sırasında ve sonrasında yaşamla ilgili bu dizi, dünya çapında felaket bir salgın öncesinde ve felaket sırasında filme alınmış oldu.”
Station Eleven dizisini henüz seyretmedim. Şu anda harıl harıl Downton Abbey izliyoruz. Belki o bittikten sonra.
Kitap Yurdu fiyatı, 30 lira. Ben Amazon'dan ingilizcesini Kindle için aldım, 10 Avustralya doları, yani yaklaşık 100 lira. Marjinal maliyet hemen hemen sıfır olduğu için, birim fiyat tabii ki her pazardaki alım gücüne göre belirleniyor.
***
Artık kağıt kitap satın almıyorum. Amazon Kindle kullanıyorum. Kağıt kitaba göre avantajları şunlar:
200 gram ağırlığında ince bir tablete (Kindle Paper White) nerdeyse sınırsız kitap yükleyip bütün kitaplığımı yanımda taşıyabiliyorum.
Karanlıkta ya da loş ışıkta okuyabiliyorum.
Yatakta yatarken tek elle tutmak, sayfaları çevirmek, kağıt kitaba göre çok daha kolay.
Anlamını bilmediğim bir sözcük çıktığında, üzerine parmağımı bastırıp bir kaç saniye tutarsam ekranda sözlük anlamı çıkıyor.
Bazen bir isim çıktığında, acaba bu isim daha önce çıkmıştı da gözümden mi kaçmıştı diye düşünürsem, kitabın içinde bu ismin çıktığı yerleri ekranda listeleyip inceleyebiliyorum.
Duyduğum bir kitabı hemen o anda satın alıp okumaya başlayabiliyorum.