Depremin Düşündürdükleri ve Gerçekler
Uzman inşaat mühendisi, eski dost, çok değerli bir insan Necil Engür'den gelen yazı
25 sene projecilik, 20 sene Türkiye’nin önemli projelerinin saha uygulamalarında yönetici olarak çalışmış bir İnşaat Yüksek Mühendisi olarak bilgi ve tecrübelerime dayanarak ülkemizde yaşanmış olan Deprem Felaketi hakkında aşağıdaki görüşlerimi paylaşmak isterim. 1975 ve 1997 Deprem Yönetmeliklerine uygun olarak proje/hesap/tasarım yaptım. Birçok meslektaşım, birçok proje/tasarım/hesap yapan mühendislerin ve birçok hocalarımın söylediği gibi ben de 2018 yılında yayınlanan son Deprem Yönetmeliğinin, çok detaylı ve yapıların yatay yükler karşısında gerçek davranışlarını gözeterek hazırlanmış en iyi yönetmelik olduğunu söyleyebilirim. — Necil Engür, İnşaat Yüksek Mühendisi, İTÜ 1976 mezunu.
Deprem dünyada birçok ülkeyi etkileyen bir doğa olayıdır. Bundan kaçış yok. Ama depremin ne zaman olacağının bilinmesi de imkansız. Deprem olur, biter. Geride bir sürü olaylar bırakır. Binaların bazıları sağlam kalır, bazıları hasarlı olur, bazıları yıkılır. Yıkılan binaların arasında insanlar, hayvanlar, ağaçlar, eşyalar, araçlar, kıymetli eşyalar vs. kalır. Geride kalanlar için en önemlisi de yıkıntılar arasında kalan “anılar ve hüzün” dür.
Bizim gibi deprem ülkelerinde Depremle Yaşamasını Öğrenmek mecburiyeti vardır. Depreme hazır olmak için de önce “Yapıların Sağlam Olması” gereklidir. Bunu sağlamak da İnşaat Mühendisliği biliminin işidir. İnşaat Mühendisliği Fakültelerinde, Yapıların nasıl ayakta duracağı hesaplarının yapılması öğretilir. Tabii hesapların yapılması öğretilirken; birbirine bağlı olan malzeme, mukavemet, betonarme, çelik, yapı statiği, demiryolu, karayolu, su yapıları, suyun kuvveti, akarsular gibi bir çok dalda bilgiler de öğretilir.
Yapılara etki eden yükler düşey ve yatay yüklerdir. Düşey Yükleri; yapıların kendi ağırlıkları, insan ağırlıkları (hareketli yükler), eşya ve malzeme ağırlıkları, kar-buz ağırlıkları, sabit makina ağırlıkları gibi ağırlıklar oluşturur. Yatay Yükleri ise; deprem, rüzgar, patlama, titreşim yaratan makinalar gibi yükler oluşturur. Yapıların hesapları da bu iki yükün, düşey ve yatay yüklerin süperpoze edilmesiyle, kesitlerin Taşıma Gücü Yöntemine göre yapılır.
Türkiye’de yapılan yapıların hesaplarında kullanılacak düşey yükler ve hesap yöntemleri bazı standartlar ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Düşey ve hareketli yükler ile kar yükleri için TS 498 standartı, Betonarme Yapıların Tasarım ve Yapım Kuralları için TS 500 standartı ve Yatay Yükler için ise en son 2018 yılında çıkarılırmış olan Deprem Yönetmeliği kuralları esas alınır.
Hesaplar neye göre ve nasıl yapılır?
İnşaat Mühendislerinin bir hesap yapabilmesi için öncelikle bir mimari projeye ihtiyaçları vardır. Mimarların hazırladığı mimari projelere göre, Yapı eğer betonarme bir yapı olacaksa öncelikle Kalıp Planı ve Kolon Yerleşim Planı hazırlanır. İnşaat Mühendisleri Mimarlar ile proje üzerinde kolon, kiriş, perde gibi betonarme elemanların nerelerde yapılması gerektiğini kararlaştırarak yapının “Taşıyıcı Sistemi” oluşturulur. Taşıyıcı Sistem oldukça basit ve simetrik oluşturulmalı, düzeydeki taşıyıcıların kesintisiz olmaları sağlanmalıdır. İnşaat Mühendisleri, Taşıyıcı Sistemi belirlenen yapının Statik Projesini hazırlar. Yapıya etki eden önce düşey yüklere, sonra yatay yüklere göre Statik Proje hazırlanarak, yapının taşıyıcı elemanlarına etki eden Kesit Tesirleri hesaplanır. Kullanılacak olan Beton (C30, C40, C50 vs) ve Çelik (Ç I, ÇIII, düz veya nervürlü) cinslerine karar verilerek, statik çözümde bulunan Kesit Tesirlerine göre TS 500 ve Deprem Şartnamelerinde belirtilen kurallara göre Taşıyıcı Yapı Elemanları boyutlandırılıp, donatılandırılır. Bu hesaplara göre, Döşeme, Kiriş, Kolon, Perde, Temel gibi Taşıyıcı Yapı Elemanlarının sahada uygulanacak olan “Donatı Planları-Kesitleri-Metrajları” çizilir. İşte hesaplar bitmiş, uygulama başlamak üzeredir.
Belediyeden alınacak ruhsatla beraber Statik-Betonarme Projeleri ile yapının inşaasına başlanır. Hazırlanan projelerdeki detaylar, sahada aynen uygulanmalıdır. Hiç kimse, hazırlanan projedeki detaylar dışında bir uygulama yapamaz.
Yönetmeliklere uygun olarak doğru çözüm yapılmış ve hazırlanmış Betonarme Projelerine uygun olarak yapılmış yapıların depremden hiç hasar almadan çıkması beklenmemelidir. Zira Deprem Yönetmeliği, depremden sonra yapıların az hasarla ayakta durabilme esaslarına göre hazırlanmıştır.
Yapıların Depremde Yıkılma Nedenleri
Birçok neden sayılabilir.
1. Türkiye’de şu anda 127 tane İnşaat Fakültesi vardır. Türkiye’deki mevzuata göre okuldan mezun olan bir İnşaat Mühendisi, hemen herhangi bir projeye imza atma yetkisine sahiptir. Hiçbir tecrübesi olmayan, daha önce benzer tasarım yapmamış olan bir İnş. Müh.i her türlü yapının statik ve betonarme hesabını yapabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde Yetkin (Uzman) Mühendislik kavramı vardır. Örneğin 10 yıl bir tasarım bürosunda çalışmış olma, bu süre içinde benzer tasarımlar yapma şartı aranıp, bir sınav sonucu Yetkin (Uzman) Mühendis olabilmektedirler. Dolayısıyla daha önce hesap yapmamış veya az sayıda hesap yapmış kişilerin hazırladıkları hesapların yanlış yapılması yapıların yıkılmasına sebep olabilir.
2. Yapıların yapılacağı zeminlerin etütlerinin iyi yapılmış olması gerekir. Zeminlerin; kazı, sondaj, röntgen, ışınsal vs incelemeleri yapılıp, bütün özelliklerinin doğru olarak tespit edilip hesap için gerekli değerlerin verilmesi gerekir. Yanlış zemin üzerine inşa edilecek temel sistemleri dolayısıyla binaların göçme riski vardır.
3. Yapılan hesaplar hiçbir resmî kuruluşta kontrol edilmez. Zaten kontrol edilse bile, kontrol edenlerin de en az hesapları yapanlar kadar bilgili, tecrübeli ve donanımlı kişiler-kuruluşlar olması gerekir. Önceleri yapılan hesaplar İnşaat Mühendisleri Odası tarafından onaylanırdı. Sonra bu onayı Belediyelere devrettiler. Belediyelerdeki onay, “sorumluluk tamamen hesapları yapanlara aittir” düşüncesi ile onaylanır. O nedenle hesapların doğruluğu ve sorumluluğu çok önemli bir kriterdir.
4. 2000 yılından sonra inşaatların Yapı Denetim firmalarının denetiminde yapılması zorunlu kılındı. İnşaatlar yapılırken denetim firmalarının kontrolü ve onayı ile ilerlemektedir. Tabii her işte olduğu gibi bu denetim de zamanla kâğıt üzerinde kaldı. Sahada yapılanı görmeden bile denetleyen firmaların olduğu bilinmektedir. Bu da yapıların projelerine uygun yapılmadığı sonucunu doğurmaktadır.
5. Yapıların kalıplarının yeterli sayıda dikmeler ile desteklenerek sehim yapmadan kurulması gerekir. Sehim yapmış döşeme, kiriş, şakülünden kaçmış kolon, doğrultusu değişen perde elemanı kalıplarının olması, yapılara hesaplarda öngörülmeyen ilave yüklerin oluşmasına neden olduğundan, kesitlerin taşıma gücünü aşmasına ve yapıların depremde göçmesine sebep olabilir.
6. Ülkemizde “o zamanlar herkes yapıyordu, biz de deniz kumunu, inşaat firmalarına sattık” diye öğünen ünlü inşaat firma sahipleri var. Zihniyet bu olunca yapıların hesaplarının doğru ve yönetmeliklere uygun olmasının bir önemi kalmıyor. Sahadaki uygulama yetersiz ve yanlış olunca bu yapıların yıkılması kaçınılmaz bir sonuç oluyor. Eskiden deniz kumu ile (???) yerinde karılan, betoniyerler ile karıştırılıp üretilen düşük kaliteli betonlar yerine, 1990’larda başlayan hazır beton firmalarının ürettikleri betonlar sayesinde yapıların beton kaliteleri önemli ölçüde artmıştır. Fakat bu hazır betonda bile zaman zaman gözden kaçıp, betonun kalıp içindeki yayılma akışkanlığını sağlamak için mikserler içine su katarak, betonun akışkanlığı sağlanırken betonun dayanım gücünü düşüren, zayıflatan uygulamalar da olmaktadır. Zayıf beton; hesap doğru, uygulama doğru olsa bile yapıların yıkılmasına sebep olabilir.
7. İnşaatlarda kullanılan demir özel olarak yapılan ve çekme mukavemeti belli olan bir yapı malzemesidir. Çeşitli nedenlerle yanlış üretilen veya ucuz olsun diye merdivenaltı üreticilerden alınan inşaat demirlerinde Çekme mukavemeti tam sağlanmayan demirlerin şantiyelerde kullanılması hesaplarla uyuşmazlık sağlayacağı için yapıların göçmesine sebep olur.
8. Beton gelip kalıp içinde konulduğu sırada vibratörler ile betonun içindeki boşluklarının alınması, boşluksuz-gözeneksiz betonun dökülmesi gerekir. Yapılmıyorsa, beton zayıf olur.
9. Betonun dökülmesinden sonra, betonun mukavemetini kazanabilmesi için mevsim şartlarına göre betonun sulanması, kürünün yapılması gerekir. Erken kalıbı alınmış betonlar, sehim yapar, çatlar, mukavemeti azalır, sonunda taşıyıcı eleman özelliğini kaybeder ve göçer.
10. Çok sık karşılaşılan bir diğer durum da şudur: Yapılar kullanılırken, bazı bilinçsiz ve söz dinlemez kullanıcılar kendilerine yer açmak maksadıyla düşey ve yatay taşıyıcı elemanları (kolon ve kirişleri) keserek, kırmaktadır. Kırılan kolon ve kirişlerin taşıdığı düşey yükler, bir şekilde dengelenerek temele aktarılır ama yatay deprem yükleri taşınamaz ve yapılar göçer.
11. Bir başka çok karşılaşılan durum daha var. Hesap yapılmadan, taşınabilirliği hesaplarla gösterilmeden, yapıların üstüne ilave katların (kaçak katlar) yapılması da binaların göçme nedenidir.
Ne yapılmalı?
Hesapların yanlış ve kontrolsüz oluşu, uygulama denetiminin yeterince yapılmamış oluşu, beton ve çelik gibi inşaatın ana malzemelerinin yetersiz oluşu dolayısıyla göçen binalarda sorumluluk paylaşımı da çok zor olmaktadır. Sorumluluk, müteahhitin sırtına yüklenerek göz boyanmaktadır. Halbuki, her şey projesine tamamen uygun yapıldığı halde, kolon ve kiriş kesenlerin yol açtığı yıkımlarda sorumlu olarak yine müteahhit mi suçlanacaktır, kolon ve kirli kesenlerin hiç suçu yok mudur?
O halde ne yapılmalıdır?
Bu durumların düzelmesi için kısa vadede yapılabilecek bir düzenleme olmadığı kanaatindeyim. Uzun vadede yapılacaklar ise;
1. Eğitimin kalitesinin arttırılması için 127 fakültenin en az 100 tanesi kapatılarak, daha az sayıda okulda, seçkin ve değerli hocalarımızın öncülüğünde kaliteli eğitime geçilmelidir.
2. Tasarım yapacak kişilerde, en az 10 yıl sonra üniversitelerde yapılacak bir sınav ile Uzmanlaşmaya gidilmelidir. Bu kişilere yine 5-10 yılda bir tazeleme eğitimine tutulup, yeniden sınava tutulmalıdır.
3. Yapıların hesapları, Uzman kişilerden oluşacak Hesap Büroları tarafından yapılmalıdır.
4. Hesap Bürolarınca yapılan hesaplar, Kontrol Büroları tarafından kontrol edilmelidir. Kontrol Bürolarının, Hesap Bürolarında çalışanlardan daha deneyimli, donanımlı olması sağlanmalıdır.
5. Saha uygulamalarını denetleyecek olan Yapı Denetim Büroları çok ciddi olarak takip edilmeli, ikili-üçlü bir sistem ile kontrol edilmelidir.
6. Her önüne gelen müteahhitlik yapmamalı. Müteahhit olabilmek için de bazı kıstaslar getirilmeli ve Türkiye’deki müteahhit sayısı azaltılmalıdır. (Bütün Avrupa ülkelerinde toplan müteahhit sayısı 50.000 civarında iken, Türkiye’deki müteahhit sayısı 450.000 civarındadır.) Müteahhit kendi başına iş yapabilmesi için en az 10 yıl, mühendislik-makina Parkı-iş programlaması-ekonomi konularında daha güçlü müteahhitlik firmalarında çalışmış olmalı, 10 yılını doldurmuş olanlar da üniversitelerde yapılacak sınavlarda başarı göstererek Serbest Müteahhit olabilmelidir. Yoksa şu anda 18 yaşını bitiren herkes Çevre Bakanlığına müracaat ederek Müteahhit olabilmektedir.
7. Siyasetçiler kesinlikle, ama kesinlikle “imar affı” gibi bir af çıkartmayacaktır. Bu hüküm Anayasaya girmelidir.
8. Yapılarda kolon ve kiriş kesenler, kıranlar için “tasarlayarak (tahammüden) adam öldürmek” suçundan hapse atılacağı kanunlar düzenlenmelidir. Şili’de 8.8 büyüklüğünde (Pazarcık Depreminin 30-40 katı) ölenlerin sayısı 520 kişidir. Çünkü orada inşaat işlerinde yapılan yanlışlıkların ve usulsüzlüklerin çok ağır cezaları vardır.
Saygılarımla,
Necil Engür
İnş. Yük. Müh.
(İTÜ-1976 mezunu)
Teşekkürler.
Bilal'e anlatır gibi anlatmış. Anlayana saz, anlamayana davul zurna az.
Sevgili Halim,
Övgü dolu sözlerin için teşekkür ederim.
Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
🙏🙏🙋🏻♂️🙋🏻♂️❤️❤️🥰🥰