Avustralya Aborijinlerinin Sesi
Parlamentoda daimi bir Aborijin temsili kuracak Anayasa değişikliği için 14 Ekimde referandum var. Evetçilerin Propaganda hataları yüzünden sonuç Hayır olacak.
Lütfen abone olun; lütfen paylaşın
Bu bloga abonelik ücreti yok ve hiç olmayacak. Okuduğunuzu beğenirseniz, teşekkür babında lütfen bu sayfayı başkalarıyla paylaşın. WhatsApp, Twitter(X), Instagram, Facebook artık elinizden ne geliyorsa. Yanlış şeyler yazmamak için özen gösteriyorum ama ne kadar çok insan okursa yanlışın fark edilme ihtimali o kadar yüksek olur. Yanlışları lütfen yorum yaparak ya da doğrudan bana yazarak düzeltin. Uzun yazmaya vaktiniz varsa, o zaman ayrı bir post olarak yayınlarım sizin katkınız olarak.
Adresi kopyalayıp ( _↑_ Copy Link) WhatsApp grubunuza gönderebilirsiniz.
Aborijin ve Torres Boğazı Adalılarına Parlamentoda daimi bir blok olarak temsiliyet hakkı vermeyi amaçlayan bir Anayasa değişikliği tartışılıyordu ne zamandır. Dün referendum tarihi açıklandı: 14 Ekim.
Konunun tartışılmaya başlandığından itibaren Evet oyu devamlı düşüyor. Aşağıdaki grafik bu düşüşü gösteriyor.
Altı ay önce, Evet oranı yüzde 65 imiş; şimdi yüzde 45 e düşmüş. Avustralya Seçim Komisyonu sayfasına göre, Anayasa değişikliğinin kabulü için hem toplam oy sayısının yarısını geçmek hem de altı eyaletten en az dördünde %50 yi aşmak gerekiyor. Double Majority (Çifte Çoğunluk) yani.
Halk başta Evetçi iken şimdi Hayır denmesinin nedeni bence Evetçilerin yanlış propaganda stratejisi. Genel olarak ‘Evet’ savunanlar şöyle diyorlar: ‘İnsaniyet için, hakkane bir düzen için bu maddenin kabulü lazım. Biz Avustralya halkının insanlık duygularına güveniyoruz. Bu yüzden sonucun Evet olacağına eminiz.’
Evet oyları artmayıp hatta düşünce, o zaman aynı lafları daha yüksek sesle tekrarlamaya başlıyorlar.
Ben politikacı değilim ama, ‘İnsaniyet için, hak için bunu kabul etmelisiniz. Etmezseniz eşeksiniz’ türünden bir siyasetin hiç bir yerde başarılı olacağını sanmıyorum.
Niçin Evet diyorum?
Ben Evet oyu vereceğim çünkü Aborijinlerin bugünkü hayat şartları çok kötü. Daha sağlıksız yaşıyorlar, daha az eğitim görüyorlar, daha çabuk hapse giriyorlar, ve daha çabuk ölüyorlar. Geldiğimden beri, devlet Aborijinlerin durumunu düzeltmek için belki on ayrı usül denedi; onu da başarısız oldu. Başarısızlık nedeni belki çözümlerin yukarıdan gelmesiydi. Aborijinler arasından seçilerek parlamentoya gelen bir heyet belki aşağıdan yukarıya başka çözümler aranıp bulunmasına ve bu çözümlerin Aborijinlerce benimsenmesine katkıda bulunabilir. Ayrıca, genç Aborijinler içinde iyi örnek olurlar.
Niçin Hayır diyorlar?
Hayır oyu vermeyi düşünen arkadaşlarla konuştum. Çekinceleri şu noktalarda:
Önerme çok muğlak. Mesela, Evet oyu çıkarsa, arkasından, Aborijinlerle bir anlaşma imzalanır, yani nüfusun yüzde 3 üne (şu anki Aborijin oranı) geri kalan 97’nin ilerisinde hak ve kazanımlar verilebilir.
Kabul edilir de hataları sonradan ortaya çıkarsa, yeni bir referendum yapıp Anayasa değişikliğini geriye almak zor olur; bozuk bir sistemle yola devam zorunda kalırız.
Eğer önerme onaylanırsa, kazananlar gerçek Aborijinler değil onların üzerinden zengin olmaya çalışan şarlatanlar olacak.
İlk çekince geçerli değil. Referandumdan Evet çıkarsa, oluşacak Aborijin temsiliyetinin sadece tavsiye gücü var. Tavsiyelerin kabulü hükümet ve parlamento çoğunluğuna bağlı. Aborijin heyeti ne tavsiye ederse etsin, parlamento çoğunluğunun istemediği şey meclisten geçmez.
İkinci çekince, İngilizcede disingenious denilen türden yani Türkçesi cingöz bir itiraz. Teknik olarak doğru ama, buna göre, yanlış yapma korkusu ile hiç bir Anayasa değişikliği yapılamaz.
Üçüncü çekince, bence geçerli. Kimlerin Aborijin sayılıp oy verebilecek noktasından başlayacak bu tartışma. Devletin şu anda Aborijin olmak için gerekli ve yeterli gördüğü şartlar şunlar:
Aborijin atadan gelmek
Kendini Aborijin hissetmek
Aborijin cemaatlerinden birince onaylanmak.
Yani, birisi Aborijinlere tanınan haklardan (mesela sınavsız bedelsiz burslu üniversite) yararlanmak için devlete ‘Ben Aborijinim’ diye başvurursa, devlet bu yukarıdaki üç şarta bakıyor karar vermek için.
Seçimler ve parlamentoda temsiliyet dendiğinde, adayların ve seçmenlerin sağlıklı belirlenebilmesi için bu üç şart bence yeterli değil. Seçimi kazanmak isteyenler, kendisini destekleyecek olan insanları Aborijin olarak kayda geçirmek için başvuracakları hilelere karşı daha tesirli önlemler gerekecek. İlk akla gelen şey genetik test ama ABD yerlilerini sonradan gelenlerden ayırmak için yapılan gen testlerinin muadilleri Avustralya’da mümkün değil çünkü yeterince zengin bir Aborijin gen veri taban yok. Bir yol bulunur sanıyorum ama Evetçiler bu konuyu dile getirenleri ırkçılıkla suçlayarak sorunun sağlıklı tartışılmasının önünü kapıyorlar şu anda. Umarım stratejilerini değiştirirler.
Niçin Hayır diyenler kazanır diyorum?
Evet tarafı, ırkçı olmayan herkesin buna evet diyeceğine inanmış o yüzden ‘Niçin Evet?’ sorusuna cevap vermek yerine Hayır diyen ırkçıdır propagandası yapıyor. Hayır tarafının bazı sözcülerinin söyledikleri aslında böyle bir suçlamayı hak ediyor. Ama, bazı Hayır sözcülerinin ırkçı söylemleri, önerme hakkında çekincesi olan herkesin ırkçı olduğu anlamına gelmiyor.
Evet kampı, oyu Hayır’a meyleden insanların çekincelerini anlamaya ve o çekincelere cevap vermeye başlamazsa, Hayır eğilimi artmaya devam edecek. Değişim isteyen taraf niçin değişim gerektiğini ve değişim sonunda her şeyin nasıl daha güzel olacağını açıklamak zorundadır. Değişime muhalefet o yüzden her zaman daha kolay. ‘Bunun sonu çok kötü olacak’ diye milletin gözünü korkutmak yeterli. İnsanlar her zaman meçhulden korkar.
O yüzden bu referandumu kazanmak istiyorlarsa, Evet tarafı neyi niçin önerdiklerini ve nasıl bir değişim öngördüklerini, fazilet sinyalciliği yapmadan halka açık seçik anlatmak zorundalar. Maalesef, bu gerekliliği henüz anlamış gibi durmuyorlar.
Kısa kısa
Ne zamandır AI yani Yapay Zeka konusuna değinmedim. Aslında LLM (Large Language Models yani Büyük Dil Modelleri) gelişmelerini çok yakından takip ediyorum, kendim de karınca kararınca aynı konuda çalışıyorum ama şu anda diğer okurların ilgisini çekeceğini sanmıyorum. Piyasa düzeyinde, bir yandan çok şeyler oluyor, bir yandan pek fazla bir şey olmuyor gibi gözüküyor. Kısaca özetleyeyim.
ChatGPT mucidi OpenAI, bu işten para kazanmaya başladı. ChatGPT yazılımını şirketlere açtığı Enterprise sistemi ile aylık getirisi 80 milyona ulaşmış. Özel şirket olduğu için bilançosu açıklamak zorunda değil, o yüzden ne kadarı kar bilmiyorum.
Google, benzer bir hizmeti sundu bir hafta önce. Ama Google’un LLM leri ChatGPT düzeyinde olmadığı için talep az olur sanırım. Bunu Google da biliyor ki, sunduğu platformda open source Llama’ya da yer vermiş. Llama2 open source ama çok fazla parametreli bir model olduğu için, GPU (Graphical Processing Unit) ve çok RAM (hafıza) olmazsa çalışmıyor. Mesela benim bilgisayarda çalışmadı. Google Colabs’da (yazılımcılar için bir Google hizmeti) iş büyüdükçe sorun çıkıyoı. Platformuna Llama2 yi almakla, Google makinasını kiralıyor Llama2 kullanıcılarına. Makina kiralıyarak da fazla para kazanılmaz.
Llama2 nin sahibi Meta (yani Facebook), Llama2’yı serbest kılarak, sanırım OpenAI’ın gelirini engellemek istedi. Benzer bir hizmeti kendisi sunarak OpenAI ile doğrudan rekabetten kaçınması, Meta’nın teknik olarak içinin ne kadar boşaldığının göstergesi bence.
Baidu, ChatGPT Çin muadili ‘Ernie’yi kullanıma açtı geçen hafta. Kullanabilmek için Baidu hesabı olması ve Ernie’yi kullanma lisansı alınması gerekiyor. Yeni Baidu hesabı açıp bu lisansı almak bir iki ay sürermiş. O yüzden ben deneyemedim.
You Tube
Bu hafta sizin içim seçtiğim videoda, ideolojiler piramit gibidir deniyor. Piramidin tabanında temel güdüler ve anlayışlar vardır. Mesela, hak, adalet, eşitlik, falan gibi. Yukarı çıktıkça bu temel güdüler bir takım soyut sembollere ve sloganlara görüşür. Farklı ideolojilerin sembol ve sloganları farklı olur. Bu videoda, temelde ortak yanları çok olan bazı ideolojik ayrılıkların, sembol düzeyine çıktığında nasıl farklılaştığına işaret ediliyor.
İdeolojiler arasındaki kavga, mesela ABD’de şu anda kültür savaşları olarak cereyan eden şey, kaçınılmaz olarak semboller ve sloganlar düzeyinde oluyor. Tartışmanın bütün tarafları iyi niyetli olsa sorun olmazdı yine de ama farklı fikirlere inananların bazılarının başka amaçları var bu tartışmaya girerken. Videoyu sunan Ashley, bunlara patolojik taraftarlar diyor. Farklı fikirlerin patolojik taraftarları semboller düzeyinde kavga ederken, karşı fikirdekileri en uç en patolojik savunucularının söylemlerine göre yaftalıyorlar. Bu yüzden, temelde aynı şeyleri savunan insanlar, patolojiklerin gazına gelerek birbirlerine düşman olabiliyor.
Bir kaç Ashley (soyadı yok) videosunu daha izlemiştim. Bence daha fazla izlenmesi gereken videolar. Karmaşık kavramları basit bir şekilde ifade edebiliyor.
Günlük
Taylan ve Yi (ve artık 11 aydır Eleanor) haftada bir gelir akşam yemeğini birlikte yeriz. Ayda bir falan ızgarada et yaparım. Geçen hafta da öyle yaptım.
Izgara için hep rib fillet (entrekot) alırım. Bütün bir parça alıp kasapa dilimletiyorum. Yanına da biraz kuzu pirzola aldım. Çocuklar pirzolayı seviyorlar. Eleanor bile daha yaşını doldurmadı ama pirzolayı tutup kemirmesini çok seviyor.
Entrekot pirzolaları ızgaraya koymadan bir saat önce buzdolabından çıkarıp zeytin yağı ile sıvazlıyorum. Kuzu pirzolalarına hiç bir işlem gerekmiyor.
Benim barbekü ızgarası gazla çalışıyor. Güvenlik kaygısı ile yedek dolu tüp tutmuyorum. Bu yüzden, barbekü günü tübü tartıyorum. Dolu tüp 17, boş tüp 9 kilo tartıyor. Eğer dibine yaklaşmışsak gidip yeni tüp alıyorum ki etler pişerken gaz bitip ortada kalmayalım. Tübü böyle tarttım:
Yeni tübe gerek yoktu bugün. Birazdan ocağı yaktım, ızgara kızınca entrekot ile başladım:
Yaklaşık iki santim kalınlığında etler, üç dakika bir taraf pişiriyorum. Ilk 30 saniye çok yüksek ateş ondan sonra orta alev. Izgara yaparken taktığım önlük geçen sene Taylan ile Yi’den Babalar Günü hediyesi. Fotoğraftaki kuşlar Pascal ile Hagi.
İşte çıkan etler:
Ondan sonra kuzu pirzolalarını atıyorum ızgaranın üstüne:
Onları birazcık daha fazla tutuyorum ızgarada:
Etler tam istediğim gibi olmuş. Taylan belki biraz daha çiğ olsun isterdi ama ailenin diğer fertleri ben de dahil orta pişmiş seviyor:
.
Hediye önlükteki “Hello Baba” vurgusuna bayıldım , sen tabiiki papağan dostlarının seni önlükte bile yalnız bırakmamasına vurulmuşsundur.
Halim'cim yine her telden ne güzel şeyler yazmışsın. Teşekkürler.
Önlüğüne bayıldım. Mangal işinde bayağı ustalaştığın belli. :)
Eleanor'u pirzolayı yerken görmek isterdim. Ben de kemiklerin üzerindeki etleri sıyırıp kemirmesini çok severim. Özellikle pirzola yediğimde, tertemiz kemiği kalır geride. :)