"ROGUE Çağı" ve İklim Değişikliği: Öngörülemeyen Küresel Dönüşümler
Elli yıllık uykusundan uyanan Dünya ilginç bir yeni çağa giriyor. Bu küresel süreçle örtüşen iki bağımsız olgu var: Nüfus Çöküşü (implosion) ve İklim Değişikliği
Lütfen abone olun; lütfen paylaşın
Adresi kopyalayıp ( _↑_ Copy Link) WhatsApp grubunuza gönderebilirsiniz.
Bütün Orta Doğu çatışmalarında değişmeyen tek şey var. Masumlar ölür.
"ROGUE Çağı", nüfus değişimleri ve İklim Değişikliği gibi öngörülemeyen olaylarla birleşiyor. İklim Değişikliği farklı coğrafyaları farklı şekillerde etkileyecek ve bu daha derin bir anlayış ve daha iyi tahmin modelleri gerektiriyor.
Ana fikir
Dünya yüzey sıcaklığı 19. yüzyıldan bu yana ortalama 1,1°C artışla arttı.
Tüm çabalara rağmen, dünyanın yüzey sıcaklığının artmaya devam etmesi bekleniyor.
Sıcaklığın ötesinde yağış ve rüzgar düzenleri de değişiyor ve farklı coğrafyaları farklı şekillerde etkiliyor.
🇹🇷 İklim değişikliğinin özellikle toprak çoraklaşması nedeniyle Türkiye için çok zararlı olacağı öngörülüyor.
🇦🇺 Avustralya üzerindeki etkiler Türkiye'ye kıyasla daha az şiddetli görünüyor ancak entelektüel açıdan konu Avustralya’da daha fazla ilgi görüyor.
IPCC kuruluşu ve yapısı itibarı ile, teknoloji ve iklim değişikliği arasındaki bağı anlamakta zorlanıyor. Bu da teknoloji uzmanlarını işin içine katma yönünde çağrılara yol açabilir
Dünya yüzeyinin sıcaklığı arttı
Kara ve okyanus yüzey sıcaklıkları 19. yüzyıla göre sırasıyla 1,59°C ve 0,88°C arttı. Karalar ve denizler ortalaması alınınca 1,1°C'lik bir artış oluyor. Bu ortalamanın son yetmiş yılki değişimi:
Dünya yüzeyi sıcaklığı artmaya devam edecek
Sıcaklıkların artmasına karşı mücadele veriliyor ama yeterli değil. Aşağıda, bu yüzyılda dünya yüzeyi sıcaklığının nasıl artmasının beklendiğini görüyorsunuz:
SSP eğrileri, insanlığın sosyal ve ekonomik olarak ne yapacağına dair farklı senaryolardır; SSP, Paylaşılan Sosyoekonomik Yol anlamına gelir. Bu yaklaşımın büyük bir hayranı değilim ama IPCC tahminlerini aktarırken onların kullandığı terminolojiyi kullanmak zorundayım. Aşağıdaki şekil farklı SSP menzillerinin temel özelliklerini betimliyor:
Eksenler adaptasyon zorluklarına (x) ve azaltma zorluklarına (y) işaret eder. SSP2, mevcut durumumuzda devam ettiğimiz senaryoyu ifade eder ve diğerleri SSP2'ye göre azaltma ve adaptasyon zorluklarını ölçer..
Tek sorun sıcaklık olsaydı keşke
Artan sıcaklıklarla birlikte, yağış ve rüzgar rejimlerinde de değişiklikler bekleniyor. Bazı ülkeler için, bunlar muhtemelen daha zararlı olacak. Aşağıdaki şekil, dünya ısındıkça bölgesel sıcaklıkların, yağışın ve toprak neminin nasıl değişeceğini gösteriyor:
Bence iklim modelleri bölgesel tahminlerinde henüz yeterince güvenilir değil. Bu nedenle, yukarıdaki şekil bir tahmin olarak alınmalıdır, gelecek için mutlak doğru ve kesin bir öngörü olarak değil. Yine de, elimizde olan en iyisi bu. Bu şekil bazında, beni en fazla ilgilendiren iki ülkeye bakalım ne oluyor:
Bu şekile göre, iklim değişikliği Türkiye için bir felaket olacak. Zaten kuru bir ülke ve gelecekte çok daha kuru olması tahmin ediliyor. Bu sonuç, ikinci sıradaki (yıllık toprak nemi değişimi) verilerde gösterilmektedir
Yine yukarıdaki şekile göre, iklim değişikliğinin Avustralya için büyük değişikliklere neden olması beklenmiyor. Daha fazla yağış alması bekleniyor; ancak bu, yüksek sıcaklıklar nedeniyle artan buharlaşma ile dengelenecek ve genel toprak kuruluğu şu anki çok kuru seviyelerde devam edecek.
Yani, iklim değişikliği Türkiye için varoluşsal bir tehdit olacakmış gibi gözükürken, Avustralya için bir rahatsızlık kaynağı olma ötesine gitmeyebilir. Buna rağmen, Avustralyalı aydınlar iklim değişikliği hakkında çok fazla endişelenirken, Türkler bu konu ile hemen hemen hiç ilgilenmiyor. Türk aydınların hakkında kaygı duyup tartışmayı en fazla sevdikleri konular, siyasi spektrumdaki konumlarına göre, laiklik, ulusal birlik ve/veya dine yönelik tehditler.
İklim değişikliği ile mücadelede yeni araçlar gerekiyor
Son yıllarda sera gazı emisyonlarının artma hızı azaldı, ama bu yeterli değil. Daha fazlası mümkünken, maalesef, birçok ülkede iklim değişikliği hakkında rasyonel bir tartışma yapmak neredeyse imkansız hale geldi.
Bu durumun kısmen küresel iklim değişikliği yönetiminin nasıl organize edildiğiyle ilgili. IPCC, iklim değişikliğinin etkilerini gözlemlemek ve modellemek için tarafsız bir bilimsel organ olarak kurulmuş bir Paneldi. En üst düzey iklim modelleyicilerinin toplandığı bir yer olduğu kuşkusuz ama mühendislik, ekonomik ve finansal uzmanlık açısından aynı şeyin söylenebileceğinden emin değilim. Bu, IPCC'nin iklim değişikliğine insan tepkisini nasıl modellediği konusunda belirgin çelişkiler ve hatalara yol açıyor. Örneğin, ICCP, SSP sınıflandırmasında, piyasa odaklı yüksek büyüme senaryosunu temsil eden SSP5 i bir Fosil Yakıt senaryosu olarak kabul ediyor. Neden böyle, çünkü IPCC'nin zihin yapısı, yenilenebilir enerji kaynaklarının serbest piyasada fosil yakıtlarla rekabet edemediği yirmi yıl öncesinin teknolojik paradigmasında sıkışmış kalmış durumda. Öte yandan, aynı raporda, IPCC'nin başka bir bölümü, yenilenebilir enerji maliyetlerinin fosil yakıt maliyetleri düzeyine ve hatta daha aşağıya düştüğünü ilan ediyor:
2020'de PV'nin maliyetinin fosil yakıtlarla zaten rekabetçi olduğu yukarıdaki şeklin ilk sırasında ayan beyan görülüyor. Eğer 2020'deki durum buysa ve PV'nin maliyetinin gelecek yıllarda daha da düşmesi bekleniyorsa, neden IPCC yüksek büyüme sadece fosil yakıtla olabilir diyor?
Bu bana, IPCC'nin iklimi anladığı ancak teknolojik değişimi anlamadığını ima ediyor. Belki de Uluslararası Teknolojik Değişiklik Paneli (IPTC) adında ikinci bir uluslararası organizasyon kurmalıyız. Her sene bu iki paneldeki en iyi iklim modelleyicileri (IPCC), en iyi teknoloji modelleyicileri (IPTC) ortak bir oturumda, gelecek için muhtemel senaryoları birlikte geliştirirlerse şimdikinden daha sağlıklı olur kanaatindeyim.
Böyle bir durumda, IPCC üyeleri iyi bildikleri konulara odaklanacakları için çalışmaları daha verimli olur. Bununla birlikte, iklim değişikliği konusunda tek bilimsel uzlaşma oluşturucu olarak sahip oldukları ayrıcalıklı tartışmasız konum ortadan kalkacağı için IPCC muhtemelen buna karşı çıkacak ve ikinci bağımsız bir uluslararası panelin kurulmasını istemeyecektir.
Kaynaklar
AR6 Synthesis Report: Climate Change 2023 www.ipcc.ch/report/ar6/syr/
Kısa kısa
Yakında yeni diş çıkarmak için hap alacağız. Diş hekimleri ne yapacak?
Nature Briefing, 4 Ekim 2023
Kyoto Üniversitesi, çürüyen diş yerine yenisinin çıkmasını sağlayan bir ilaç geliştirdi. Bu ilacın 2018'de fareler üzerinde denenmiş ve çalışmış.
Japan Times, 24 Eylül 2023'te, Kyoto Üniversitesi kökenli start-up Toregem Biopharma şirketinin, eksik dişle doğan anodonti hastası 2 ila 6 yaş arasındaki çocuklar üzerinde klinik deneylere başlamayı planladığını yazmış. Bu kampanya başarılı olursa bir sonraki hedef çürük nedeniyle dişlerini kaybetmiş yetişkinler olacak.
Eğer üniversitede diş hekimliği okumayı düşünen bir gençseniz bu haberi okuduktan sonra kariyer planlarınızı yeniden gözden geçirme gereğini duyar mısınız?
Çin'de kömürle çalışan elektrik santral verimlilikte yeni dünya rekoru kırdı
Power, 2 Ekim 2023
Çin'in Anhui Eyaletinin Huaibei Ekonomik Kalkınma Bölgesi'ndeki Pingshan Faz II, 1,35 GW'lık ultra süperkritik kömürle çalışan bir ünitesi hakkında bir haber bu. Ultra süperkritik demek, buhar türbini giriş basıncının 22 MPa'nın üzerinde olduğu ve sıcaklığın kritik sıcaklığın (375°C) çok üzerinde olduğu anlamına geliyor. Makalede çalışma sıcaklığı belirtilmiyor ancak tesisin 600°C'ye dayanıklı malzeme ve ekipman kullandığı belirtiliyor. Bildirilen net verimlilik (Siemens mühendisleri tarafından bağımsız olarak tespit edilmiştir) %49,37'dir. İnanın bana bu, kömürle çalışan bir enerji santrali için olağanüstü bir verimlilik. Dünyadaki tüm kömürlü termik santraller bu verimlilikte çalışsaydı iklim değişikliği konusunda çok daha az endişelenirdik.
Bu gelişmenin kömür enerjisi için çok geç olduğunu düşünüyorum. Dünya kömürden yüz çevirmeye başladı ve o yolda devam edecek. Ancak Pingshan Faz II da kullanılan türbin, 600°C'deki erimiş tuz üzerinde de aynı derecede iyi çalışabilir. Bu becerilirse, gidiş-dönüş verimliliği %49 civarında olan çok büyük ölçekli bir mevsimlik elektrik depolaması elde etmiş oluruz. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen ihtiyaç üstü elektrik, erimiş tuzu ısıtarak depo edilir ve elektrik talebi arzı aşınca, depo edilen ısı %49 verimlilikle tekrar elektriğe dönüştürülür. Mevcut hidrojen performansı ile %40'lık gidiş-dönüş verimliliği elde etmek bile zor olduğu için, bu hidrojen depolamasından daha iyi bir seçenek. Lityum iyon pilleri kadar verimli değil ama onlara göre daha ucuz olacaktır.
Birkaç yıl önce Queensland Üniversitesi'nde, yoğunlaştırılmış güneş ısısından elektrik üretmek için 20MPa/600°C'de çalışacak süperkritik bir CO2 türbini geliştirmeye çalışıyorduk. Bu sıcaklık ve basınca dayanacak malzeme bulmak zor oldu; contalar, rulman ve diğer parçalar daha da zorladı. Ki bence süperkritik CO2 türbin tasarımı daha kolaydı çünkü süperkritik CO2 özgül ağırlığı yüksek olduğu için ekipman hacmi nisbeten düşük oluyordu ve yüksek basınç varsa küçük hacim iyi bir şeydir. Haberdeki sıcaklık ve basınçlarda buhar türbini üretip çalıştırmak bence mükemmel bir mühendislik örneği.
Tesis Shenergy Power Technology tarafından inşa edilmiş. İnternet bunun Şangay Temiz Kömür Enerjisi Mühendislik Araştırma Merkezi ile ilişkili olduğunu söylüyor. Bu Merkezin devlete ait bir araştırma laboratuvarı mı yoksa bir üniversitenin parçası mı olduğu belli değil. Her durumda, bir bir ana müteahhit firmasına benziyor. Buhar türbinini o yapmıştır ama kimin yaptığını bulamadım.
You Tube
Çin hükümeti, Avustralya devlet televizyonu ABC'nin Sincan Eyaletini ziyaret etmesine izin verdi. Aşağıdaki klip ABC akşam haberlerinde gösterildi.
ABC televizyonunun Sincan'ı ziyaret etmesine izin verilmesi, Çin Hükümeti'nin artık eyalet üzerindeki kontrolüne ve çoğunlukla Müslüman ve Türk (Uygur) olan eyalet nüfusunun sadakatine güvendiğini gösteriyor. Kısmet olsa ben de gitmek isterim ileride bir zaman.
Pascal - Hagi
Geçen haftadan devam edersem, Hagi artık o kadar korkmuyor ama ikisi de hâlâ çalışma masamdaki kutudan kaçıyorlar. Bu bana uyuyor çünkü kafes kapısında otururken beni masada rahat bırakıyorlar, ortalığı da pisletmiyorlar. Şu anda ben bu satırları yazarken ikisi de kafesin içinde idi ama Pascal dışarı çıktı ben fotoğraf çekmek için telefonla yaklaşınca.
Buraların dayısı o çünkü ve ne olduğunu bilmesi lazım.
Günlük
Evimizin yakınında bir Boşnak fırını var: Zika’s Pastries. Bay Zika ve eşi, Balkan savaşları sırasında önce Yeni Zelanda'ya, ardından Brisbane'e göç etmişler. Fırının dışarıdan görünüşü şöyle:
İçeri girdiğinizde bu duvarı görüyorsunuz. Zika’nın hanımı müşterilerinden birinin çizdiğini söyledi.
Börek (kıymalı veya peynirli börek) gerçekten çok güzel ama her zaman alınmıyor. Benim düzenli aldıklarım, peynirli puaça, paket ekmeği (lepinya) ve ekşi mayalı çavdar ekmeği. Ön taraftaki hamur işi seçeneklerinden bazıları şunlar:
Haftada iki kez düzenli müşterisiyim. İşte geçen hafta satın aldıklarım:
Ekşi mayalı çavdar ekmeğinin yüksekliğinin her hafta değiştiğini farketmiştim. Dün nedenini sordum. Zika Bey ekşi mayayı her hafta baştan yapmadığını söyledi. Ekşi maya yeni yapıldığında daha çok kabarırmış. Sonraki haftalarda aynı ekşi mayayı kullandıkça, kabarma giderek azalıyormuş. Ben aslında daha az kabaranı sevdiğimi söyledim. O da öyle seviyormuş ama bir süre sonra hiç kabarmıyor yenisini yapmak gerekiyor dedi. Çok kabaran mayadan az kabarana geçiş lineer bir değişme mi diye bundan sonra ekmeğin boyunu ölçmeye karar verdim:
Her hafta bu tabloyu doldurmaya devam edeceğim:
.
Merhaba,
Tüm yazılarını büyük bir ilgiyle okuyorum.
Ayrıca gündelik hayat ile ilgili bilgiler de son derece hoş.
Selamlar, sevgiler.
Halim merhaba,
Benim damat Mustafa Tuğrul Yılmaz ODTÜ İnşaat Müh. bölümünde doç. dr.
İnşallah bu yıl içinde prof. olacak.
İklim değişikliği konusunda çalışıyor.
Bazı çalışmaları hakkında bilgileri WhatsApp kanalıyla sana özelden göndereceğim.
Selamlar.